Stoner mekanizmaya Sig 550 saldırı tüfeklerinin gaz valfı uygulanmış, ama pistonu orijinal: Sonuç? Kaliteli, her zaman güvenle kullanılabilecek, geri tepmesi az ve isabet oranı yüksek bir AR 15 klonu. En ağır fişeklerle daha verimli.
Sonunda Sig Sauer’in Alman-İsviçreli- Amerikalı sahipleri de (İtalya’ nın bazı sabit fikirli bürokratları ve onların “miyop” destekçilerinin getirdikleri sınırlar hariç) görünüşte sınır tanımayan AR 15 klonları işine girme kararı aldılar, ama bu işi kendi bildikleri gibi yapmaya karar verdikleri belli: Stoner tarafından yaratılan model üzerine “banal” bazı ilaveler yaparak sıradan bir replika üretmek yerine, Stoner’in taşıyıcı yapısına İsviçre yapımı 550 serisi saldırı tüfeklerinin en iyi öğelerinden biri olan ayarlanabilir gaz valfını ilave ettiler ve bunu yeni tasarım kısa yollu bir pistonla donattılar (bilindiği gibi orijinal Sig 550 modelleri uzun yollu piston donanımına sahip). Bunun sonucunda ortaya mükemmel kalitede, en zor hava koşullarında bile güvenli çalışan bir mekanizmaya sahip, Stoner sisteminin tipi yumuşak reaksiyonlarını içeren harika bir tüfek çıktı.
MEKANİK YENİLİKLER
Bu tüfekler hakkında fazla deneyimi olmayanlara hatırlatmakta fayda var: Orijinal AR15/M 16/ M4 aslında tipik sayılmayan ve daha önce (pek de başarılı olmadan) iki askeri silahta, yani İsveçlilerin Ljungmann Ag 42 modeliyle Fransızların 49 modelinde kullanılan gazlı çalışma sistemine sahip. Temelde, sürgü mekanizmasında yedi adet radyal dizilimli kapatma takozu var ve bunlar namlu kuyruğundaki yuvalarına geçerek fişeği yatak içerisine hapsediyorlar. Ateş edildiğinde gazların bir kısmı namludaki bir delikten dışarı atılarak geriye doğu yönlendiriliyor ve paslanmaz çelikten yapılmış ince ve uzun bir boruyu kat ediyor. Borunun diğer ucunda (tabiri caizse) bir “huni” yer alıyor ve sürgüye sabitlenmiş olan bu huni gazın etkisiyle sürgüyü geriye itiyor. Eksantrikli (kamlı) bir yapısı olan sürgü mili sürgünün dönmesini ve dolayısıyla kapatma takozlarının yuvalarından çıkarak serbest kalmasını sağlıyor (eş zamanlı olarak namludaki basınç önemli ölçüde düşüyor ve kovan yatağı terk etmeye başlıyor) ve böylelikle sürgü geriye sürüklenerek kovanı çıkartıyor ve dışarı atıyor. Bu sistemin büyük avantajı hareketli parçaların az sayıda olması ve fazla ağırlık bulunmaması.
1. |
2. |
3. |
4. |
1 ve 2. Gaz girişi valfı dört pozisyona ayarlanabiliyor. Tapanın dikey konumda olduğu pozisyon (foto-1) olağan olan ve silah çok kirli olduğunda halkayı (foto-2) sağa biraz döndürdüğünüzde gaz akışı artıyor.
3. Valfın olağan pozisyonundan kirlenmiş silahta kullanılan pozisyona geçmek için parmaklarınızı kullanmanız yeterli.
4. Valfın diğer kullanım pozisyonlarını devreye almak için (mesela susturuculu kullanım veya valfı komple devre dışı bırakmak istendiğinde) tutucu dişi aşağı indirmek. Bunu bir fişeğin sivri ucuyla yapabilir, diğer bir fişeği de kirden, pastan veya buzdan dolayı zor dönen tapayı döndürmekte kullanabilirsiniz.
Dezavantajlarına gelince, ısrarlı kirler ve tıkanıklıklar olduğunda (çapı küçük olduğundan) gaz tüpünü temizlemesi çok zor. Ama bundan da önemlisi, gazlar doğrudan gövde (frame) içine tahliye edildiklerinden, ateş ettikçe biriken gaz atıkları pistonlu gaz sistemine oranla sürgünün hareket ettiği kritik bölgede daha fazla birikime yol açıyorlar. Askeri kullanımda, birkaç dakika içinde yüzlerce mermi yakılabildiğinden, biriken gaz atıkları ve ortamdan kaynaklanan kirlenmeler daha fazla olacağı için tutukluk yapma gibi sorunlara yol açabilir. Özellikle otomatik atış yapıldığında, gaz deşarjı receiver’in daha hızlı ısınmasına neden oluyor ve silahın kullanılmasını güçleştirebiliyor. Bu gibi olumsuzluklar Irak ve Afganistan’da kısa namlulu M4 karabinaların kullanılması sırasında belirgin şekilde ortaya çıkmış ve bir çok askeri birliğin ısrarlı şikayetlerine yol açmıştı. Bu nedenle birçok silah üreticisi kendi projelerini geliştirdiler ve doğal olarak parçaların M4 karabinalarındaki parçalarla uyumlu olmasına dikkat ettiler. Ama bu arada üstte belirttiğimiz nedenlerle zorluk çıkaran ince tüpün yerine daha “temiz” olan pistonlu sistemi monte ettiler. Sig Sauer firması da tercihini bu yöne doğrulttu ve Stoner mekanizmaya Sig 550 serisinde kullanılan gaz valfını ekledi (yani bir anlamda Sig 550 + M16 = Sig516 oldu!). Böylelikle efsanevi black rifle tüfeği en rasyonel ve fonksiyonel şekilde yorumlamış oldular. İşin esasına bakacak olursak, namluya sabitlenmiş olan gaz girişi bloğu önemli ölçüde değişime uğratıldı ve valf için süngü tipi bir takma sistemi geliştirildi; bunun hemen altına da geniş bir gaz girişi deliği yerleştirildi.
Valfın alttaki ucunda bulunan memeden ateş etme eylemi sırasında açığa çıkan gazlar geçerek pistonu geriye doğru itiyorlar. Piston çelikten yapılmış bir kurma koluna bağlı ve bu kol sürgü milini iterek sürgünün açılmasını sağlıyor. Sürgü gerilerken kurma kolu-piston grubu kendi icra yayı tarafından itilerek öndeki pozisyonuna dönüyor ve bir sonraki atış için hazır duruma geliyor. Sig Sauer sisteminin rakip firmalarınkilere kıyasla büyük üstünlüğü temelde iki noktaya dayanıyor: Birincisi, en zor koşullarda bile (örneğin silah kirliyken, veya sert hava koşullarında, ya da susturucu takılıyken) sistemin çalışmasını sağlamak için valfın elle kolayca devreye alınabilen iki pozisyonu var (bu işlem bir fişeğin ucuyla daha da kolay yapılabiliyor). İkincisi, aynı valf vasıtasıyla gaz grubunu birkaç saniye içinde sökmek mümkün ve bu grubu hiçbir özel alet edevat kullanmadan kolayca temizleyebiliyorsunuz. Fark edilebileceği gibi, valfın ön tarafında kare şeklinde bir eklenti var ve bunun ortasından daire şeklinde geniş bir delik geçiyor. Bu delikli kare eklenti, valfı elle devreye almanızı sağlıyor ama, örneğin parmaklarınız soğuktan hareketsiz veya silah buzlanmış, ya da toz topraktan dönüş hareketi sertleşmiş durumdaysa, deliğe bir fişeğin ucunu sokup bunu manivela gibi kullanarak gaz valfına kuvvet uygulayarak döndürebilirsiniz. Sig Sauer teknisyenlerinin akıllı çözümlerinden biri de deliğin çapının mermi çapına değil fişeğin boyun çapına tekabül etmesi. Bu şekilde fişekle daha fazla kuvvet uygulamanız mümkün oluyor.
Valfın olağan çalışma pozisyonu kare şeklindeki delikli parçanın tam dikey durumda olduğu pozisyon. Aslında, Pazar günleri sportif atıcılık aktivitelerinde (ister dinamik atıcılık, ister plinking, ister hedefe destekli atış seansları olsun), atıcıların valfın bu pozisyonunu değiştirme gereği duymayacaklar ve normal bakımı bir atış seansıyla diğeri arasında yapacaklardır. Ama kirliliğin kritik seviyelerde olduğu (gerçek operasyonlar gibi) ortamlarda, çalışma sisteminde yavaşlama olduğu fark edildiğinde, valf ayar plakasını sola doğru birkaç derece çevirerek (yüzünün namlu ağzına dönük pozisyonda) dayanma noktasına gelene kadar döndürmek uygun olacaktır. Bu şekilde gaz akış debisi artacak ve çalışma sistemi eski hızına ulaşacaktır. Tabii silah temizken bu işlemi yapmak uygun olmaz, zira o zaman silah gereksiz yere aşırı şiddetli çalışacağından muhtelif parçaları da lüzumsuz bir zorlanmaya tabi olacaktır. Gaz valfının son bir pozisyonu ise komple sola dönük olduğu pozisyondur ve o durumdayken bir fişeğin sivri ucuyla tutma mandalının esnek dişini aşağı indirmek ve halkayı tutucu dişin kanalına girene kadar döndürmek gerekli. Bu pozisyon susturucu takılıyken kinetik sistemi yarı otomatik çalışma moduna alan pozisyon olduğundan, “sivil” kullanıcıların elbette kullanacağı bir seçenek değil. Dördüncü pozisyon da bu bir öncekine benzeyen ve valfı komple sağa döndürerek erişilen bir pozisyon ve tutucu diş yine çentiğine oturana kadar aşağı indiriliyor.
1. |
2. |
3. |
1. Tutucu dişi aşağı indirerek valfı daha fazla döndürdüğünüzde süngü tipi takılı olan eklenti parça serbest kalıyor ve valf-piston grubu kolayca çıkarılarak temizlenebiliyor. Bütün bu işlemi birkaç saniyede yapabiliyorsunuz.
2. Gaz giriş valfının alt kısmı görülüyor. Gazın alındığı iri delik ve pistonun yan taraflarında iki küçük gaz purjörü (gaz deşarj delikleri)
3. Resimde valf-meme grubundan ayrılmış piston görülüyor. Memenin üzerindekiler lastik sızdırmazlık contaları; ayrıca piston iade yayı da görülüyor.
Bu pozisyondayken valf tamamen devre dışı kalıyor ve silah olağan tekrarlamalı ateş modunda çalışıyor. Bu pozisyondayken tutucu dişi tekrar aşağı indirip valfı yeniden sağa döndürdüğünüzde, süngü tipi takılmış olan kare şeklindeki eklenti parça gas block’tan ayrılıyor ve temizleme amacıyla valf-piston grubunu çıkartmak mümkün oluyor. Pistonu valfın memesinden ayırmak için, tutan lastik halkaların direncini bastırana kadar çekmek yeterli oluyor. Kurma kolunun geri dönüş yayı sadece tek yönde takılabilir yapıda olduğundan yanılma riski yok. Dipçik grubu ve tabanca tipi kabzaya gelince, piyasada bulunabilen malzemenin en iyisi, yani Magpul Moe tercih edilmiş: Kabza ergonomik, kaymaz yüzeyiyle ele iyi oturuyor. Alt yüzündeki tapalı bölme batarya, temizlik aksesuarları ve benzerlerini koymak için tasarlanmış. Dipçik teleskopik tipte ve birkaç pozisyona ayarlanabiliyor. Bu sayede dipçiği toplamda 80 mm kadar uzatabilme şansı var.
ORİJİNAL KUNDAK
Multirail el kundağı ise Sig Sauer’in en güçlü noktalarından biri: Üstteki Picatinny kızak upper receiver’in (üst gövdenin) kızağıyla hassas bir bağlantı oluşturacak şekilde biçimlendirilmiş ve kesintisiz bir bütün oluşturuyorlar. Ayrıca gas block üzerindeki kısa Picatinny kızakla da aynı hizada. Silahın paket donanımında verilenler arasında Magpul nişan düzeneği de var, ama biz atış testleri sırasında Eotech L3 holografik hedef noktalayıcıyı tercih ettiğimiz için fotoğraflarda bunlara yer vermedik. Saat 3, 9 ve 6 yönündeki kızaklardan başka, kundak, taktik kayış için hızlı takılıp sökülen tipte bağlantılarla da donatılmış. Bunlara ilaveten üzerinde hem hafifletme, hem de namludan yayılan ısıyı dağıtma amaçlı geniş pencereler mevcut. Ayrıca silaha modern ve dinamik bir görünüm kazandırdıkları da bir gerçek. Namlu uzunluğu 16 inç ve silahın genel boyutlarıyla kapasitesine uygun. Tabii isabet hassasiyetini arttırmak ve biraz daha uzağa atış yapabilmek isteyenler için, firma (daha ziyade güvenlik operasyonlarında kullanılmak amacıyla) farklı namlu seçenekleri sunuyor. Cqb versiyonunda 10,5 inç (267 mm), Precision marksman versiyonlarında ise 18 ve 20 inç (457-510 mm) namlular mevcut.
1. |
2. |
3. |
4. |
1. Resimde upper receiver’in iç kısmı ve gaz girişi pistonu kolu istirahat pozisyonundayken görülüyor. Uzunluk farkı olmasa klasik Stoner tüpüne benzetilebilir.
2. Sürgü mekanizması Stoner tasarımı, ama doğal olarak üst pipet gaz pistonu kolunun darbesini karşılamak için güdük bırakılmış.
3. Sol taraftaki kumandalar görülüyor. Kabza ve dipçik pedi klasik Magpul Moe, şarjör polimer malzemeden G-Mag ve 20 fişeklik kapasitesi 10 fişeğe düşürülmüş.
4. Namluyu örten el kundağı hafif alaşımlı metalden, aksesuar montajı için dört adet kızakla donatılmış ve taktik kayış için de sayısız bağlantı noktası var.
Sportif atıcılık amacı söz konusu olursa, bu testte kullandığımız silaha alternatif olarak 18 inç namlulu Precision marksman versiyonu mevcut (ama bu silah henüz İtalya’ya ithal edilmedi). Silahın namlusu match klasmanında ve içine altı adet yiv açılmış bu namludaki yivlerin hatve oranı 1/7 inç (178 mm). Bu da kalibrenin kaldırabileceği en ağır çekirdekleri bile stabilize etmek için yeterli. Namlu ağzında ise sadece üst kısmı açık birdcage tipi alev örten mevcut. Sivil silah pazarında “çıplak” sayılacak şekilde satılan black rifle modellere kıyasla bu silah donanımlarıyla daha fazla göze çarpıcı denilebilir. Atış testlerimizi silahın ithalatçısı olan Bignami firmasının kendi poligonunda gerçekleştirdik. Silahın konvansiyonel tipte değil de holografik tipte Eotech hedef noktalayıcı ile donatılmış olması nedeniyle atışları 50 metre mesafeden yapma kararı aldık ve 77 grain Sierra matchking JHPBT çekirdekli Federal Gold Medal fişekler kullandık.
TEST ATIŞLARI
Elde ettiğimiz sonuçlar hiç kuşkusuz memnun ediciydi, çünkü üç atışı yaklaşık 15 mm çapında bir grupmanda topladık, ama konvansiyonel bir dürbün ve ısmarlama mühimmatla bu sonucun (bir hayli) iyileştirilmesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Firmanın beyanına göre atışlarda saptanan en düşük mermi hızı saniyede yaklaşık 100 metre oldu, ama bu arada şunu da hatırlatalım ki fabrika verileri 600 ya da bazen 650 mm uzunluğunda manometrik namlularla elde ediliyor, dolayısıyla böyle bir düşüş tamamen fizyolojik diyebiliriz. Bu arada 55 grain çekirdeği olan farklı mühimmatla bir iki atış yapmayı da denedik, ama (kısa hatvenin de etkisiyle) tatmin edici sonuçlar alamadık. Ama farklı tipte fişekler denediğimizde silahın verdiği reaksiyonlar her zaman olumlu oldu, besleme ve kovan atma işlemleri kusursuz gerçekleşti, özellikle de AR15 platformundaki bazı silahlarda olduğu gibi hiçbir zaman “sinirli” reaksiyon vermeyerek, bütün fişeklere son derece yumuşak davranışlar sergiledi.
Yegane rahatsızlık (ki bu AR15 klonlarının bir çoğunda mevcuttur), dipçiğin içindeki ana yayın titreşimle çıkardığı çling-çlong sesler oldu (ama buna da kısa sürede alışıyorsunuz). Kumanda elemanlarının ergonomisine diyecek bir şey yok, zira hepsi zaten orijinal AR15 modelindekilerin birebir aynıları. Kundak, üzeri polimer koruyucu contalarla kaplı olmadığı halde, Picatinny kızakların keskin ve sivri noktaları elimizi hiç rahatsız etmedi. Silahın genel olarak bütünü halinde iyi bir yüzey işçiliğine sahip olduğunu söyleyebiliriz, hem iç hem dış aksamının işçilik kalitesi gayet iyi ve dolayısıyla, teknik içeriği, donanımları ve işçilik kalitesini nazarı dikkate aldığımızda, çok ucuz olmasa bile fiyatı için makul ifadesini kullanabiliriz. Son olarak, silahın özellikle custom donanımlarının (multirail kundak, teleskopik dipçik, Magpul kabza, yatırılabilen mekanik nişan düzeneği) oldukça zengin olduğunu da belirtelim.
1. |
2. |
1. Lower receiver’in iç kısmı görülüyor. İlk planda görülen, upper receiver gerektiği gibi monte edilmediğinde sökme piminin yuvasına tekrar girmesini önleyen lastik piston.
2. Alev örten birdcage tipinde ve mazgallar sadece üst kısmına açılmış. Bu şekilde, yerde uzanmış destekli atış yaparken toz kalkması önlenmiş oluyor.