Site icon Tabanca ve Tüfek

AVCILIĞIN BOYUTLARI

Ünlü Alman dürbün üreticisi, bir yandan ürün yelpazesini genişleterek, diğer yandan dağıtım ağını, teknik servisini ve iletişim alanını Forest Italia firmasına emanet ederek, şimdi İtalya pazarında da birinciliği hedefliyor. Siena kentini çevreleyen tepelerde yeni Crf 1600-B mesafe ölçer (range finder) ile Blaser “platformlu” Magnus dürbünleri denedik.

Leica markasının modern dürbünler tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu biliyoruz. Fotoğraf makineleri, mikroskoplar ve geometrik ölçüm aletleri alanında bir asırlık deneyime sahip marka, getirdiği teknolojik yeniliklerle farklı alanlarda uzmanlaşarak halen ikisi Almanya’da, biri de İsviçre’de faaliyet gösteren üç şirketle değişik alanlarda üretim yapmaya devam ediyor. Leica firmasını “Leitz camera” adıyla kuran Ernst Leitz tutkulu bir avcı ve ilk dürbün üretimini (1907 yılında 6×18’lik bir dürbünle) Almanya’da başlatıyor ve çatı prizmalar ile ayarlanabilir zoomlar gibi bazı teknolojik buluşları daha sonra bütün dünyada kabul görüyor.

Bununla birlikte, bugün merkezi ilk fabrikanın kurulduğu Wetzlar kasabasına yakın olan Solms in Assia’da kurduğu Leica Camera Ag firmasıyla teknolojik ve ekonomik anlamda büyük gelişme gösteriyor, uzun bir süre sportif dürbünler departmanı bunun gölgesinde kalıyor. Firmanın sportif atıcılık ve av dürbünleri alanına yeniden önem vermesi son yirmi yıllık döneme ait bir durum ve bu bir tesadüf değil, zira optik ve optometrik bilimler alanında son yıllarda gerçekleştirilen büyük teknolojik gelişmelerin bunda rolü var.

Sürek avından sportif atıcılığa kadar geniş bir kullanım alanına hitap eden yeni Magnus 1-6,3×24 dürbün. Bu serideki bütün dürbünlerde tüp malzemesinin kalınlığı, mekanik aksamın sağlamlığı ve iç taksimat koruyucusu şimdi daha da geliştirilmiş durumda.

Leica markası bütün dünya pazarlarında zaten bir garanti anlamı taşıyor, ama firmanın fotoğraf sektörüne çok fazla yoğunlaşmış olması (Leica özellikle yeni dijital uygulamalar alanında başka şirketlere de know-how ve bitmiş ürün tedarik eden bir firma), bu markanın kaçınılmaz olarak sportif dürbünler sektöründen biraz uzaklaşmış olmasına yol açmıştı. Önce Leica Camera Italia firmasının kurulması, ardından 2012 haziranında Forest Italia firması ile İtalya pazarı için distribütörlük anlaşması yapılması, nihayet Leica Sport Optics’in ülkemizde sağlam bir dağıtım ve teknik servis alt yapısıyla yapılanmasının yollarını açtı. Forest Italia ile yapılan distribütörlük anlaşmasının duyurulması ve yeni çıkarılan av amaçlı dürbünlerin tanıtımı için seçilen yer, harika bir doğaya sahip olan Val d’Elsa sırtlarındaki Castello di Casole doğa parkı işletmeleriydi.

Leica’nın yeni ürünleri

Casole’deki organizasyonda distribütör Forest Italia tarafından tanıtımı yapılan Leica ürünleri için yeni tanımlamasını kullanmak yetersiz kalabilir. Yeni Leica Rangemaster Crf 1600-B mesafe ölçerden başlarsak, ergonomisi, performansı ve kullanım kolaylığı gibi özelliklerde büyük gelişmeler kaydedilmiş olduğunu görürüz. Bir önceki versiyona göre daha küçük boyutlu ve kolay taşınabilir hale getirilmiş. Kullanılan yenilikçi yazılım sayesinde farklı nişan sistemlerine göre mesafe ölçümü yapılabiliyor. Pozisyon açısına göre metraj düzeltme işleminden, santimetre olarak iç taksimat yükseltme ayarına kadar bütün fonksiyonlar mevcut. Üstelik bütün bu ayarlar ve hesaplamalar sıcaklık ve hava basıncı gibi değerler, kullanılan mermi tipi gibi unsurlar dikkate alınarak yapılabiliyor.

Yeni Leica mesafe ölçer “Abc” (Advanced Ballistic Compensation = İleri Balistik Kompanzasyon) sistemiyle çalışıyor. Bu sistemde üç farklı mesafe okuma şekli ve oniki balistik eğri mevcut. Bunlar sayesinde hem hassas ölçümler yapılabiliyor, hem de kolay kullanım olanağı söz konusu. Dış mercekler kirlenmeye karşı “Aquadura” adı verilen bir filmle kaplanmış, dürbünün toplam ağırlığı ise sadece 230 gram. Bu hafiflik, sağlam ve su geçirmez yapıdaki gövdede magnezyum malzeme kullanılması sayesinde elde edilmiş. Bu mesafe ölçer saniyenin onda üçü kadar bir zaman diliminde 1500 metreye kadar ölçüm yapabiliyor, scan modunda da çalışabiliyor ve gösterge ekranın aydınlatma sistemi dışarıdaki ışık yoğunluğuna göre kendisini otomatik olarak ayarlıyor.

Yeni Trinovid 42 (8×42 veya 10×42) dürbün entegre odaklama ve diyoptri düzeltme sistemine sahip, 5 metre derinliğe kadar su geçirmez yapıda, yaklaşık 800 gram ağırlığında ve 1.325 ile 1.375 Euro fiyatlarla satılıyor.


Optik nişan alma sistemlerinde Leica ürün yelpazesinde 1-6,3×24 değişkenli Magnus serisi de mevcut. Sürek avı için ideal olan bu dürbün, aynı zamanda sportif atıcılığa da çok uygun. Görme alanının genişliği (1x büyütme oranıyla 100 metre mesafede 43,2 metre) ve aydınlatma gücü açısından mükemmel bir kombinasyon oluşturan bu dürbün, ayrıca ışıklı iç taksimata (retiküle) ve en zor koşullarda kullanıma dayanıklı bir gövdeye sahip: Nitekim tüpte kullanılan malzemenin et kalınlığı 1,5 mm. Bu neredeyse askeri çevrelerde kullanılan bayağı ciddi dürbünlerdeki tüp kalınlığına eşit. Klik mekanizmaların tamı madeni, ayrıca retikülü koruyan bir iç tüp mevcut. Bu önemli üretim standartları Magnus serisindeki bütün dürbünlerde kullanılmış. Özel avlar için Magnus serisinde Bdc balistik ayar düğmeli 2,4-16×56 dürbün de yer alıyor.

Bu dürbünün aydınlatmalı iç taksimatı (60 farklı ışık yoğunluğuna ayarlanabiliyor) ikinci odaklama yüzeyi üzerinde ve üç değişkene sahip (4, Plex ve Ballistic). 56 mm’lik çıkış açıklığı ise alacakaranlıkta bile aydınlık ve geniş görüş açısı sağlıyor. Ekim ayından itibaren bu dürbünde “Bdc” (Ballistic drop compensator) özellikli kule tipi ayar düğmesi de yer alacak. Bu sistem kullanılan mermi tipine göre ince ayar yapabiliyor ve kilitleme/ açma mekanizması ile yapılmış olan diğer ayarların kaybolmamasını sağlıyor. Klasik çift mercekli dürbünlerde ise Leica’nın son yeniliği “trinovis” adını taşıyor. 8×42 ve 10×42 versiyonlarında satılacak olan bu dürbün modern bir ergonomiye sahip, magnezyum gövdesi hafif ve kompakt, diyoptri ayarı ise Ultravid Hd serisinde kullanılanın aynısı.

Suda 5 metre derinliğe kadar geçirmezliğe sahip gövdesi maksimum sızdırmazlık sağlanması için inert gaz doldurulmuş, dış yüzeyinde ise kayma önleyici kauçuk kaplamalar mevcut. Yeni Trinovid dürbünlerin mercekleri ışığı maksimum geçirme özelliğine sahip Hdc yüzey işlemine tabi tutulmuşlar. Bu proses aynı zamanda renk sapmalarını da minimize ediyor. Prizmaları ise Highlx system ve faz düzeltici P40 coating adlı yüzey kaplamalarına sahip. Dürbünün 9 mercekli yapısı odaklama yapma ihtiyacını kesin şekilde azaltıyor ve görüş alanı derinliğini önemli ölçüde arttırıyor. Bu yeni ürün serisine gösterilen özeni destekleyici diğer bir gelişme, yeni distribütör Forest Italia firması tarafından oluşturulan hızlı ve eksiksiz alt yapıya sahip teknik servis ağı. Bu d a Leica’nın İtalya pazarına ciddi yaklaşımını ve kısa bir gelecekte önemli bir pazar payına sahip olma arzusunu belli ediyor.

Kalite markalar

Leica’nın yeni dürbünleri ve optik ürünlerinin tanıtımını yaptıktan sonra, Forest Italia firmasının sahipleri Francesco Corra’ ve Tatiana Chiavegato, ürün promosyonu ve iletişim aktivitelerini yürütecekleri Blaser firması ile yapacakları işbirliğinin ilk somut adımlarını da attılar. Bu arada Blaser silahlarının dağıtımını yapacak olan Jawag firmasının sahibi Eduard Cicolini ile markanın avcılıkta kullanılan ürün serisi basına tanıtıldı. Ayrıca Poggibonsi (Siena) Francesco Lenzerini silah mağazasının sahibi de organizasyona destek sağlayarak Alman markasına ait yedi adet tüfeği konuklara sergiledi. Farklı model ve kalibrelerdeki bu silahların hepsi Leica dürbünlerle donatılmıştı ve biz denemelerimizi yapmak için bunların içinden en klasik olanı seçtik: Tek atışlık stutzen versiyonu tüfek. Fişek olarak da en küçük kalibreliyi, 80 grain çekirdekli .243 Winchester’i tercih ettik. Seçtiğimiz silah üzerinde bir adet aydınlatmalı iç taksimata sahip Magnus 1,5-10×42 dürbün takılıydı. Denemeleri yapacağımız yeri de Forest Italia firması yapmış ve 700 hektarlık Castello di Casole doğa parkı isabetli bir seçim olmuştu.

Burada turistik ağırlama amaçlı yirmi kadar orman evi bulunuyor ve bunların mülkiyeti dünyada lüks resort turizmi konusunda lider konumdaki Amerikan Timbers firmasına ait. Organizasyon sırasında konuklar en iyi şekilde ağırlandılar, bölgenin en değerli şarapları ve zeytinyağları ikram edildi, yemekte muhtelif spesiyalitelerin yanı sıra av hayvanları etleri de vardı. Fauna’daki avcılık faaliyetlerinin yönetimi “Hunting manager” Paolo Bagnoli’ye emanet edilmiş ve zaten kendisi zararlı türlerin kontrolü, doğal dengenin sağlanması, dışarıdan hiçbir tür ithal etmeden bazı toynaklı av hayvanlarının, yaban tavşanları ve sülünlerin çoğaltılması gibi aktivitelerle burayı birkaç yıl içinde Siena’daki en ünlü avlanma parkı haline getirdi. Bölgenin doğal profilinin, yaban hayatı ve tarım alanları ile iç içe geçmiş çeşitliliği, ayrıca geniş ormanlık arazilerin zenginliği özellikle yaban domuzu, yaban keçisi ve karaca gibi otokton türlerin çoğalmasını beraberinde getirmiş, dolayısıyla burada avcılık son derece otantik ve keyifli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Tabii bunda modern ayıklama (seleksiyon) kriterlerine dayalı programların hayata geçirilmesi ve disiplinle uygulanması da önemli rol oynamış.

Tepelerde av

Sabah yoğun şekilde yağmur yağmış olduğundan ve hava tekrar açtıktan sonra esen rüzgara fazla maruz kalmamak amacıyla akşam avı için nispeten daha korunaklı bölgeleri seçtik ve buradaki yaban hayatını fazla rahatsız etmemek için av bölgemize oldukça erkenden gelmeyi tercih ettik. Rehberimle birlikte üzerinde bulunduğumuz sundurma şeklindeki gözlem terası yaklaşık dört metre yüksekliğinde ve üç taraftan yamaçların sardığı küçük bir vadiye bakıyor. Burası hayvanların geçiş yaptığı stratejik bir nokta, görüş alanı oldukça dar, ama yaklaşık otuz metre genişliğe bir o kadar derinliğe sahip ağaçlık bölge içinde açılmış adeta bir “pencere” gibi ve bu pencereden 70 ile 100 metre arası mesafelerden atış yapmak mümkün. Öğleden sonra pusuda beklediğimiz alana ilk gelen misafirler dişi bir yaban keçisi ile iki genç yaban keçisi.

Güneş henüz yüksek ve rüzgar bize doğru esiyor, bu nedenle hayvanlar varlığımızı fark etmeden ve dolayısıyla hiç tedirgin olmadan otlayarak yaklaşıyorlar. Hemen arkalarından bir dişi daha peydahlanıyor ve ben yeni Leica 8×42 ile hayvanları incelediğimde, bunlardan bir tanesinin anatomik yapısı ve postunda taşıdığı çizgilerden yaklaşık 15 aylık bir erkek olduğu kanaatine varıyorum. Bu hayvana ateş edebilirim, ama kısmetimi biraz daha erteleme ve rehberimin bölgede sayıları oldukça fazla olduğunu bildirdiği karacalardan bir tanesini bekleme kararı alıyorum. Bu arada bir dişi ve yavrusu daha belirdikten sonra, aniden çöken bulutlar görüş olanağımızı oldukça s ı n ı r l a n d ı r ı y o r . Dürbünle etrafı keserken çok yakınımızdan geçen bir grup karacayı fark etmiyoruz. Birkaç dakika sonra tekrar ortaya çıkıyorlar: Bir erkek, bir dişi ve yanlarında iki genç karaca. Ama g ö r ü n m e l e r i y l e ağaçların arasında kaybolmaları bir oluyor. Biraz sonra tekrar ortaya çıkıyorlar, ama hepsi aynı hizaya yerleştiklerinden atış yapmayı mümkün kılan bir ortam doğmuyor.

Leica Rangemaster 1600-B telemetre 1 km’de 115 metre görüş alanına sahip, sadece 230 gram ağırlığında ve 475 Euro fiyatla satılıyor.

Erkek ve dişi karaca vuruş alanımıza giriyor ama birbirilerinden fazla açılmadıklarından henüz atışa müsait koşullar oluşmuyor. Daha sonra diğer ikisi de onlara katılıyor ve tekrar grup oluşturuyorlar. Bu arada gözümüz merceğe yapışık onları izlerken, güneşin batış anında dürbünün sağladığı aydınlatma gerçekten hayranlığımı kazanıyor. Dürbün iç taksimatının (retikülün) ortasındaki kırmızı nokta (dot) ile atış yapmayı planladığım hayvanı izliyorum. Atış alanıma girdiğinde maalesef bana arkası dönük pozisyonda duruyor ve ona butlarının tam orta noktasına isabet edecek bir atış yapmayı kendime yediremiyorum! Artık karanlık iniyor ve şansımızı ertesi gün denemeye karar veriyoruz. Bu arada kulağımıza pek az sayıda atış sesi geldiğinden, şansını ertesi güne bırakan başka avcıların da olduğunu zannediyoruz.

Casole doğal parkında gün batımı gerçekten harika ve manzarayı daha da güzelleştiriyor. Batan güneşin ışıkları altında tepeler ve kayalıklar göz alıcı bir kırmızılığa bürünüyorlar. Bize tahsis ettikleri gözleme terası gün batımının karşı tarafına düşüyor ve yamacın 10 metre aşağıda kalan kısmından itibaren 360 derecelik bir görüş alanıyla adeta bir av tiyatrosunu andırıyor. Altımızda uzanan tahıl tarlalarının ormana kadar uzanan sınırları, mükemmel gün ışığı söz konusu olduğunda 400 metre mesafeye varan uzaklıklardan atış yapma olanağı sağlayabilir. Rehberden başka bana eşlik eden bir de TV kameramanı var ve burasıyla ilgili bir belgesel film çekmesi gerekiyor. Dolayısıyla bulunduğumuz teras-platform üzerinde hareket alanımız oldukça dar. Bu nedenle rehberimin de tavsiyesine uyarak terasın yan tarafında dirseğimi de dayayabileceğim bir noktada pozisyon alıyorum.

Eduard Cicolini yıllardır distribütörlüğünü yaptığı Blaser silahları tanıtırken.

Av, bildiğimiz gibi çoğu kez şans faktörüne de dayanır ve daha yerime tüner tünemez sol tarafımda göz ucuma takılan bir gölge seziyorum. Yavaşça döndüğümde 100 metre kadar ileride bir grup hayvanın homurdandığını görüyorum. Bunlar orta büyüklükte ama tüyleri koyulaşmış yedi yaban domuzundan oluşan küçük bir sürü ve homurdanarak koşar adım tahıl ekili alanı geçiyorlar. Hemen pozisyon değiştiriyorum ve tüfeğe sadece önden destek sağlayarak dürbünle hayvanları izlemeye başlıyorum. Birbirleriyle iç içe olduklarından o an atış yapma olanağı bulamıyorum. Bir an geliyor ve yaban domuzları birbirlerine daha da sokularak hepsi birden yere uzanıyorlar. Büyük ihtimalle ıslak ve serin bir toprak parçası buldular. Sonra, sanki içlerinden biri komut vermiş gibi kalkıp tekrar koşmaya başlıyorlar. Onları pek te güvenmeden K95 ‘ in üzerinden izliyorum.

Uzaklaştıklarından fazla bir atış şansım kalmıyor ve mesafe ölçeri (range finder) kaldırarak bulundukları mesafeye bakıyorum. Benden tam 165 metre uzakta olduklarını gösteriyor. Neredeyse hepsi birden yok olduklarında, erkek bir yaban domuzu ormanın tam kenarından çıkıyor ve burnuyla havayı koklamaya başlıyor. Dürbün iç taksimatındaki kırmızı noktayı tam omuz hizasına, boyun bölgesine yakın bir noktaya merkezliyorum ve tetiğe dokunuyorum. Yaban domuzları bir anda ok gibi her yana fırlıyorlar ve o anda başka bir şey görülmüyor. Rehber biraz şaşkın, ateş ettiğim domuzun vurulduğunu gördüğünü söylüyor, ama bundan pek emin değil. Belli ki hem bana, hem de “küçük” .243 Winchester’e fazla güvenmiyor. Yaklaşık 10 dakika kadar bekledikten sonra olay yerine gidiyoruz.

Fauna’yı işleten şirketin müdürü Paolo Bagnoli av öncesi son talimatları verirken görülüyor.

Yaptığım atıştan oldukça emin olduğum için, domuzun vurulduğu yerde bıraktığı izleri merak ediyorum. Oraya ulaştığımızda Blaser kipplauf ve Leica dürbünün görevlerini layıkıyla yaptıklarını görüyoruz. Mermi tam nişan aldığım noktaya isabet etmiş. Döndüğümde av gününün bütün katılanlar için bereketli geçtiğine ve herkesin kendince Leica dürbünleri test ederek olumlu düşüncelerini ifade ettiğine tanık oluyorum (tabii bu arada Blaser tüfeklerin de hakkını da vermek lazım).

Blaser R93 tüfeğe monte edilmiş Leica Magnus 2,4-16×56 dürbün görülüyor.

Leica ve Forest, piyasada basamakları beraber tırmanacaklar

Francesco Corrà İtalya’nın Trento bölgesinden, iktisat fakültesi mezunu ve Alp dağları avcılığı tutkunu. Uzun yıllar Avusturyalı ünü bir dürbün markasının İtalya bayiliğini yaparak beraberce deneyim kazanmalarından sonra, 2012 yılında Tatiana Chiavegato ile birlikte Forest Italia firmasını kurmuşlar. Forest Italia firmasının iddialı hedefi, tek bir marketing ve teknik servis ağı altında bazı önemli markaları toplayarak sportif atıcılık ve avcılık dünyasında pozitif bir sinerji yakalayabilmek. Halen, Leica İtalya şubesinin dağıtım, teknik servis ve promosyon hizmetlerini vermekten başka, Forest Italia firması dağıtımı Jawag şirketi tarafından yapılan Blaser silahlarının reklam ve iletişim aktivitelerini de üstlenmiş durumda.

Ayrıca Maserin di Maniago (Pn) bıçaklarının pazarlamasını da onlar yapıyor. Yeni kurulmuş bir şirket olan Leica camera Italia srl (Ltd) adına şirket müdürü Renato Rappaini şöyle konuşuyor: “Leica av ve optik gözlemleme cihazlarının kaydettiği olağanüstü gelişme şimdi de ticari stratejilere, pazarlama ve iletişim tekniklerine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca üst düzey ve kaliteli bir hizmet anlayışına ihtiyacımız da var. Hedefimiz bu pazarın lideri haline gelebilmek ve bu hedefe ulaşabilmek için yüksek teknik kapasiteye sahip vasıflı profesyonelleri kendimize ortak olarak seçtik.

Forest Italia firmasının sahipleri Francesco Corrà ve Tatiana Chiavegato

Müşteriye hizmet en önem verdiğimiz ve dikkat ettiğimiz nokta”. Corrà ve Chiavegato’nun düşünceleri de aynı frekansta: “Günümüzde yüksek kaliteli dürbünler ve optik sistemler dijital teknolojilere giderek daha fazla entegre oluyorlar. Biz Leica markasının optik sistemler konusunda en üstün uzmanlığa, mekanik ve elektronik teknolojilere sahip olmak gibi bir avantajı olduğunun bilincindeyiz. Bu uzmanlıklarını olağanüstü gelişmiş dürbün ve gözlemleme sistemlerine yansıtıyorlar. Leica’nın, av ve doğa gözlemleme pazarında bu konuda liderlik koltuğuna oturmak için kaçınılmaz şekilde gerekli olan müşteriye tam hizmet anlayışını temel alan felsefemizi değerlendirmiş olmasından çok memnunuz”.

Exit mobile version