Geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantıda Atıcılık Antrenörlerinin Üniversitede yetişeceklerine ilişkin bir haber okudum.
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantıda Atıcılık Antrenörlerinin Üniversitede yetişeceklerine ilişkin bir haber okudum. Haberin detayını incelediğimde tanıdık isimlere rastladım ve sevindim. Çünkü olması gereken sistem buydu. Yapılan iş gayet basit: Atıcılık ve Avcılık Federasyonu Marmara Üniversitesi ile birlikte ortak bir toplantı düzenliyor ve teknik adamlarının yetişmesinde işbirliğini hayata geçiriyordu.
Her sporda, yetiştiricilerin Üniversite eğitiminden geçmesi aslında hep istenen bir tablodur. Ama antrenörlük bazı branşlarda profesyonel olarak yapılmadığı için genelde ikinci iş olarak algılanmaktadır. Teknik adamlar eğer sosyal güvenlikleri sağlanmıyorsa, maaşlarını bu işi yapmaktan dolayı almıyorlarsa bazen sorun yaşamaktadırlar. Bu durum tek yanlı olmayıp karşılıklıdır. İşi bırakacak olması belki ona kısa süreli maddi kayıplar getirecektir. Ama bir başka çalıştırıcı görevi alsa bile gelecekte durum farklı olmayacaktır.
Neticede antrenörlük eğer gerçekten bir meslek olarak yapılmazsa zaman zaman ara verişler yaşanacaktır. Bu da istikrar konusunda sorun çıkaracağı için bireysel ya da takım sporlarında derin kayıplar ortaya çıkacaktır. İşin çalışma koşulları önemli iken bir başka tarafını şimdi masaya yatırıyorum:
Antrenörlük bilimdir. Performansın arttırılması, kalıcı hale getirilmesi ve yüksek kondisyon geliştirme için iyi eğitim ve uzun süreli deneyimler gereklidir. Bu eğitimlerin antrenörlük için kullanımı ya Federasyonların ya da Üniversitelerin verdiği hizmettir. Federasyon eğitimlerinde Üniversitelerden destek alınmaktadır. Keza Üniversite eğitiminde bazı noktalarda ilgili federasyondan katkı sağlanmaktadır. Antrenörün bu işi yapmasında gerekli olan kuramsal bilgiler Üniversitede verilmektedir. Ama teknik, taktik ve özel antrenman alanlarında spor federasyonuna birçok görev düşmektedir. Her iki kurum bir araya gelince karşılıklı olarak bir ders planı ve içeriğinde anlaşılmaktadır.
Bir antrenör, başka öğretim yöntemleri olmak üzere, antrenman bilimleri, sporcu beslenmesi, spor psikolojisi, motorsal testler, yetenek seçimi, sporcu sağlığı, spor yönetimi, kurallar, motor gelişim gibi alanlarda en basit fakat kolay uygulanabilen bilgilere sahip olmak zorundadır. Bu derslerle beraber uygulamadaki görünümler önemlidir. Teknik, taktik ve performans boyutuna gelindiğinde bazı önemli ipuçlarına ulaşmak Üniversitede alınacak eğitimlerle mümkün olabilmektedir.
İşte bu iki kısa değerlendirme sonrası Atıcılık ve Avcılık Federasyonu ile Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu arasındaki bu görüşmenin önemini tekrar vurgulamak istiyorum. Masanın iki tarafında bulunanlardan Marmara’daki kıymetli arkadaşlarım Prof. Dr. Birol Çotuk ve Prof. Salih Pınar çok doğru bir işe imza atmışlardır. Keza federasyondan gelen Yönetim Kurulu Üyesi Emre Düzgün, Havalı ve Ateşli Silahlar Teknik Kurul Başkanı Hadi Yardımcı bu işbirliğinin mimarları olarak tarihe geçmiş oldular.
Doğal olarak Türkiye Atıcılık ve Avcılık Federasyonu Başkanı Nur Ala Aliş’in patronajlığındaki bu heyet, atıcılık ve avcılığın teknik adamlarının yetişmesinde antrenörlük eğitimine verecekleri katkı ile yakın-uzak tüm sportif yarışmalar için önemli bir hizmet yapacaklar. Bize düşen görev bu çalışmayı izlemek ve sonuçlarını alan çalışanları ile paylaşmaktır. Dileğimiz bu eğitim planları ve içeriğinin diğer kurumlar tarafından da kullanılabilmesidir.