Khan Matrix Duotone

Estetiğine yeterli özen gösterilmiş olan bu Türk malı tüfek çok özgün bir silah sayılmasa da, İtalyan rakiplerinin çoğunun fiyatının yarısından az bir fiyata sahip. Kesinlikle rekabetçi.

Günümüzde artık fiyat çok şey ifade eder oldu. Bu nedenle Türk malı tüfekler de hiçbir zaman olmadıkları kadar ilginç olmaya başladılar, zira o ülkelerin üreticileri boş durmuyor ve rekabetçiliğin gereklerini yerine getiriyorlar. Şimdi yine kesinlikle ekonomik sayılacak bir fiyatla kinetik sistemli bir tüfeği lanse ediyorlar. Bu tüfeği elbette bir Benelli ile kıyaslamak mümkün değil, ama estetiğinden başlayıp diğer noktalarına kadar yabana atılacak bir tüfek de değil. Khan Matrix’in gövde iskeleti (kasası) parlak ve mat tonların kombine edildiği “Duotone” adı verilen hoş bir işçiliğe sahip. Geri kalan aksamına baktığımızda, bu yarı otomatik tüfek herhangi bir orijinalliği ile ışıldamasa da, fiyatıyla ışıldadığı kesin: 549 Euro. Bu da neredeyse tamamı İtalyan olan rakiplerinin, yani Benelli, Breda, Franchi, Fap-Pietta, Marocchi gibi tüfeklerin fiyatlarının yarısından daha az. “Khan Shotguns” şirketi 1985 yılında Türkiye’de Konya Üzümlü’de doğmuş. Orası bizim silah fabrikalarının yoğunlaştığı Gardone bölgesi gibi. Bugün 3 bin metrekare bir fabrikaya sahipler. Şirket genç yaşına rağmen önemli bir ihracatçı konumunda ve tek namlulu, çifte, süperpoze ve pompalı tüfekler üretiyor. Matrix kinetik sistemle çalışan bir tüfek ve iki versiyonu var: Bu sayfalarda test sonuçlarını anlattığımız “Duotone” ile, gümüş renkli anodize yüzeye sahip, fiyatı biraz daha pahalı olan “Silver”.
Matrix’in ahşap gövdesindeki metal aksamlar alüminyum alaşımlı, mat ve parlak tonlarda anodize edilmiş, tepe noktasında dürbün monte etmek için frezelenmiş kısmı mevcut. Estetiği modern ve hoş, ama gerçeği belirtmek gerekirse dünyanın en büyük kinetik sistemli tüfek üreticisinden (özellikle 28 numaradan) esinlenmiş.
Haddelenmiş çelikten mamul ve krom kaplama sürgü grubu patentinin süresi epey önce dolmuş olan ünlü selefininki ile tıpatıp aynı (bunlardan ilki 1966 yılında, döner başlıklı olan ise 1983 yılında üretilmişti). Sürgü grubu 405 gram ağırlığında, döner başlıklı ve iç kısmında fişeğin patlamasından doğan kinetik enerjiyi karşılayan ve tekrar atışa izin veren güçlü bir yay var.
BİR ÇOK BENZERLİK
Değişken geometrili tetik grubu da selefininki ile benzeşen bir çok noktaya sahip. Benim kanaatimce şarjör kilidi (cut-off ) manivelası biraz fazla dışa çıkık. Evet, bu formu yerini daha kolay belirlemek açısından yararlı olabilir, ama atış sırasında biraz rahatsız ediyor. Oval tetik köprüsü ise oldukça rahat.
İnverter tipi emniyet düğmesi yarım ay şeklinde, gri renkte sert plastikten. Tetik köprüsünün ön ayağı oldukça geniş yüzeye sahip ve estetik amaçlı iki nervür barındırıyor. Kasanın sol yanında tetik grubunu sabitleyen tek pim ve kasa içindeki esnek kovan fırlatıcısını tutan vida var. Bunun nedeni namlunun artık vazgeçilemez sayılan kuyruk uzantısından yoksun oluşu: Bunun maliyeti düşürme amaçlı bir formül olduğu anlaşılıyor. Her halükârda tüfeğin namlusu çelik, namlu içi krom kaplama, uzunluğu 650 mm (700 mm olanı da mevcut), ağırlığı 931 gram, iç çapı 18,3 mm. Donanımında değiştirilebilir tipte çelikten mamul 5 adet şok tüpü var (*, **, ***, **** ve cyl *****) ve bunların uzunluğu 50 mm. Değiştirme anahtarları da tüfek donanımında mevcut. Köprülü namlu şeridi ışık yansıtmayan antiröfle uygulamalı, 7 mm genişliğinde, arpacık ise floresan kırmızı boyalı.
Namlu şarjör borusunun ön kısmındaki halkayla sabitlenmiş ve daha sonra yaylı bir vidalı tapayla bloke edilmiş. 32 gram ağırlığındaki şarjör tapası helezon şeklinde frezelenmiş. Tüfeğin mekanik aksamındaki işçilik mükemmel sayılmasa da genel anlamda yeterli. Üstelik fiyatı da düşünülürse…!
Dipçik standart kalite Türk cevizinden imal edilmiş, saten yüzey ve yeni modaya uygun uzun tipte tabanca kabzasına sahip. Dipçik yastığı elbiseye takılmaması için düz satıhlı kauçuktan. Dipçik uzunluğu 365 mm, dipçik burnu-topuğu mesafeleri (dipçik tabanı dahil) 40/60 mm. Dipçik ve el kundağı av tipi lazer işlemeli. Metal kasa üzerindeki dekoratif çizgiler ahşap aksam üzerinde de devam ediyor. El kundağı üzerinde kavramayı kolaylaştıran işlemelerden başka marka ve modelin işlenmiş olduğunu da görüyoruz. Modelin adı metal gövde üzerinde, kovan tahliye penceresi yanına da beyaz kakmalı olarak yazılmış.
İKİLİ TEST
Denediğimiz bu yarı otomatik tüfek 1.205 mm uzunluğunda, 650 mm boyunda namlusu var ve bütünü halinde 3.175 kg ağırlığında. Ağırlık merkezi biraz öne kaydırılmış, Sökülebilir el kundağına belki Franchi’deki gibi bir lastik conta ilave edilebilirdi. Her şeye rağmen tüfek sadece 24 gramlık fişeklerle sorun yaşadı ve bunların haricinde bütün fişeklerle ateş etti. Genel olarak Matrix 28 gramlıkların üzerindeki bütün fişeklere uyum sağladı ve 35 metreden hedefe atışlar ile, plaklara yapılan atışlarda iyi isabet sonuçları elde ettik. Tüfekten geri tepme olarak gelen yanıt normal. Kasanın sol içinde namlu kuyruğu uzantısı olmayışı bir eksiklik. Metal iskelete ve şarjör borusunun sapına sadece kaynaklı bir halkayla tutturulmuş namlunun titreşim oranı saçmaların biraz dağılmasına neden oluyor.
Rezerv avlak bölgesinde yaptığımız sülün avında Matrix 7 numara saçmalı 36 gr fişeklerle iyi netice verdi. Daha inatçı tipte fişeklerle bile sert reaksiyonlar vermedi ve kinetik sistemin bütün yumuşaklığını hissettirdi. Sistemin son derece basit oluşu ve gaz çıkışı olmayışı bakım işlemlerinin de kolay olmasını sağlıyor ve kısa aralıklarla kolayca temizlik yapılabiliyor. Bu Türk yapımı ürünün hem ilginç fiyatının katkısı hem de bilek gücüyle ABD ve Avrupa pazarlarına da girdiğini göz önünde tutarsak, tereddütte bırakan bir iki noktası olsa bile, geneli itibarıyla ona “dürüst” bir yarı otomatik sıfatını yakıştırabiliriz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here