M16 elli senedir Amerikan ordusunun dünyadaki sembolü, ama onun ABD ordusuna kabul edilmesi çok sıkıntılı olmuştu: Sabotajlar, testler, çürütme testleri, hatalı mühimmat kullanımı, Kongrenin soruşturma talepleri ve karşısına çıkarılan daha bir çok zorlukla deneme tahtasına çevrilen ve Amerikan hükümetinin de istemediği bu silahın öyküsünü hatırlayalım.
“1.400 askerden oluşan bir müfreze ile yola çıktık ve geriye ancak yarımız dönebildi. Yine 250 kişilik bir birlikle hareket ettik ve geriye 107 kişi olarak döndük. Mangamda 72 askerle yola çıktım, döndüğümüzde 19 kişiydik. Şimdi söyleyeceklerime ister inanın ister inanmayın, adamlarımızın büyük kısmını ne öldürdü biliyor musunuz? Kendi tüfekleri. Okinowa’yı terk etmemizden önce bize yeni M16 tüfekler teslim edildi. Şehitlerimizin her birini tüfeğini sökmüş, arızasını gidermeye çalışırken vurulmuş halde bulduk.” Bu alıntı Vietnam savaşından dönen bir deniz komandosunun ABD Kongresinde okunan mektubundan. Herhalde hiçbir silah, sonradan M16’ya dönüşecek olan Ar15 kadar eziyetli ve engellenen bir süreç sonunda ordunun kullanımına kabul edilmemiştir. Bu sürece sadece savaş alanında çarpışan askerler kobay gibi kullanılarak dahil olmadılar, o zamanki ABD Başkanı John Kennedy, Savunma Bakanlığı Sekreteri Robert Mc Namara, Kongre, Colt şirketi, en önemli barut üreticileri, farklı kuvvetlerden onlarca general, teknik laboratuarlar, bir sürü komisyon ve son soruşturmayı yöneten Kongre Tahkikat Komitesi (Congresisonal Investigation Subcommittee) gibi birimler de müdahil oldular ve olay işleri Springfield’daki “Us National Armory” tarihi silah fabrikasının kapanmasına kadar götürdü.
İlk parti Ar15 modelinin “L” tipi diyoptru ve “T” tipi kurma kolu; bugünkülere oranla daha dar tırnaklı ve eğimli bir profile sahip.
KORE SAVAŞI SONRASI
Kore savaşı sona erdikten sonra, ABD “efsanevi” M1 Garand modeline ve ağzına kadar .30 kalibre mühimmatla dolu cephanelerine bağlı kalmaya devam ettiği gibi, aynı zamanda ve özellikle de (7,9 mm “kurz” kısa fişekle çalışan) Sturmgewehr 44 tüfekle Almanların, (7,62×39 mm fişekle çalışan) Ak 47 modeliyle de Rusların hafif otomatik silahlarda gerçekleştirdikleri gelişmelere yabancı kaldılar. Hatta ele geçirdikleri ve inceledikleri Alman tüfeklerini, bunların bazı kısımlarının Amerikan geleneğinde olduğu gibi dövme tekniğiyle veya dolu çelikten frezeyle elde edilmesi yerine döküm veya kaynakla üretilmiş olması nedeniyle beğenmediler. Bu şekilde hem hafiflik ve hem de kolay üretim gibi önemli amaçları iyi algılayamamış oldular. Bunun tam tersine, ordudan otomatik bir silah için gelen talep üzerine, Ordinance Department (Ordu Donatım Departmanı) 12 şubat 1957 tarihinde o güne kadar tasarlanmış en kötü askeri silahlardan biri olan M14’ü tanıttı (ve bunun M1 Garand’ı üreten makinelerde üretilebildiğini bir mazeret gibi sundu), üstelik daha yeni kurulmuş olan Nato’ya standart mühimmat olarak 7,62×51 çapın kullanılmasını empoze etti (bunu da artık devri kapanmış olan nişan alarak yapılan yavaş atış kavramına, daha yüksek delme kapasitesine, yangın çıkarıcı-iz bırakıcı fişekler kullanılabilme olanağına ve sair saçmalıklara dayandırarak yaptı). Gülle gibi ağır (şarjörüyle 5.200 gram) ve otomatik atışlarda kontrolü son derece zor olan M14 (çok güçlü fişeğinin dayanılmaz geri tepme etkisi nedeniyle bu silahların yüzde 90’ı yarı otomatik mod seçme düğmesine sahipti ve askerler tarafından sadece yarı otomatik modda kullanılıyordu) 1 mayıs 1957 tarihinde Kalaşnikov’un resmi rakibi olarak tanıtılarak kabul edildi.
Ar15 modelinin ilk örneklerinden; Us Air Force pilotlarına verilen 125 sicil numaralı bu silah “01 modeli” olarak tanımlanmıştı.
İşte bu nedenlerdendir ki, teknik içeriği, kalibresi, malzemeleri (alüminyum ve fiberglas), üretim metotları gibi özellikleri nedeniyle devrim sayılabilecek nitelikte ve üstelik Costa Mesa (California)’da faaliyet gösteren özel bir şirket olan Armalite Division tarafından piyasaya sunulan bir silah, Ordnance Department tarafından bir kurtarıcı gibi karşılandı.
Fal-T44 değerlendirme kontekstine girmek için (ki sonraları M14’ün kullanılmasına karar verdi) biraz gecikmeli olarak 7,62 milimetre versiyonunda geliştirilen Ar10 her halükarda dikkat çekti ve tasarımcısı Eugene Stoner daha sonra bu silahı daha küçük bir kalibreye, yani .223’e uygun olarak yeniden tasarladı (bunun için de .222 Remington kalibreden yola çıkıldı) ve bu şekilde Ar15 modeli doğmuş oldu. Bunun ilk örnekleri (M14’ün performansından hiç memnun kalmayan) ordunun talebi üzerine test edilmek üzere Fort Benning’te 31 mart 1958 tarihinde teslim edildiler. Ve sadece prototip olmalarına rağmen, Ordu Donatım temsilcilerinin önünde yapılan savaş simülasyonu testlerinde o an üretimde olan M14’leri (bunların arıza yapma oranı tam üç misli fazla çıktığından) adeta sürklase ettiler. Ama A15 için ilk engel, namlusunun çok ince olması, dolayısıyla yağmur altında ya da suya daldırarak yapılan testlerde içinde su tutması sonucu ilk atışta patlamasıyla çıktı ve Springfield Armory müdürü Frank Carten’in ordu için öngörülen beş milyon adet M14’ün üretimine devam etmesi sonucunu doğurdu (halbuki bu sorun namluyu 56,7 gram daha ağırlaştıran Stoner tarafından çözülmüştü). İlk başlarda Stoner yokken yapılan Arktik testler de dürüst şekilde yapılmamış, silahlarla testten geçemeyecekleri şekilde “oynanmıştı”. Bu nedenle, aynı zamanda kalibre meselesinde de Nato’ya karşı durumu kurtarmak için M14 üzerinde nihai olarak karar kılındı.
Silahın sağ yanı görülüyor; forward assist yok, zira daha sonraki versiyonlara uygulandı.
Büyük maliyetleri nasıl karşılayacağı konusunda çıkış yolu arayan (zira o ana kadar sadece prototip geliştirme işi yapan) Armalite bir ortak arayışına girişti ve o sıralar kendisi de büyük mali sorunlarla baş etmeye çalışan ve böyle yenilikçi bir projeye ilgi duyan Colt firmasıyla anlaştı.
TAKTİK DEĞİŞİKLİĞİ
Colt şirketinin yeni politikası kesinlikle daha agresif oldu: Test prosedürlerinin bürokratik dehlizlerine girip kaybolmak yerine, kamu nezdinde Ar15 ile M14’ü karşı karşıya getiren bir kampanyaya girişti ve Ordu Donatımın bir askeri silah üretim tesisinde geliştirilmemiş bir silahı boykot ettiği konusuna dikkat çekmeye çalıştı.
Silahın sökme sistemi değişmedi. Beyaz parlak yüzeyli sürgü yatağı görülüyor. Dipçik, kabza ve el kundağı ise kahverengi polimer malzemeden.
İlk siparişleri veren, askeri havalimanlarında devriye görevlerinde kullanılabilecek ve M2 karabinanın yerini alacak hafif bir silah arayan Amerikan Hava Kuvvetleri oldu. 1960 yılında Aberdeen test sahasında yeni denemeler yapıldı ve “tuhaf şekilde” arktik testler ile yağmur testleri de geçildi. Böylede 1962 yılında ilk sipariş alındı (8.500 adet), bunu 1963 yılındaki sipariş izledi (19.000 adet). 1.000 adetlik küçük bir pilot sipariş ise nihayet Saygon’daki Combat Development Test Center’dan geldi. Burada Vietnam’daki ilk Amerikan askeri temsilcileri görev yapmaktaydılar. Sonuçlar o kadar tatmin edici oldu ki (özellikle küçük kalibreli mermilerin hedefe çarptıklarında kendi eksenleri üzerinde takla atarak ölümcül yaralar açmaları nedeniyle), bu silahların Vietnam Cumhuriyeti ordusu tarafından da kullanılması yönünde tavsiye geldi. Ama bunu izleyen 20.000 adetlik sipariş iki farklı kalibre kullanım sorunu nedeniyle Ordu Donatım tarafından durdurulduğunda, Colt firması doğrudan Washington’a başvurdu ve Savunma Bakanı Robert Mc Namara’nın karşısına çıktı. Bunun üzerine bir çalışma gerçekleştirildi ve Ar15 modelinin M14’e karşı üstünlüğü bir kez daha ortaya çıktı. Ayrıca Ar15 daha düşük maliyet fiyatıyla, daha üstün vasıflarla ve daha hızlı şekilde de üretilebiliyordu. Bütün bunlara ilaveten M14’ün üretiminde Ordu Donatımın büyük bir organizasyon bozukluğu, malzeme hataları, maliyetleri arttırdıkları gibi üretim sürelerinin uzamasına da yol açan yanlışları vardı. Bu aksaklıkların üzerine tüy diken şey, Garand üretiminde kullanılan makinelerin bu silahların üretiminde ümit edildiği gibi kullanılmalarının mümkün olmaması oldu. Bunun sonucu olarak Carten görevden uzaklaştırıldı ve orduya Ar15, Ak47 ve M14 modelleri arasında bir karşılaştırma çalışması başlatması için emir verildi. Başkan Kennedy bizzat verdiği emirle konu hakkında sürekli bilgilendirilmek istediğini beyan etti.
Bunun üzerine Georgia, Alaska, Avrupa ve Karayipler’deki askeri üslerde bir dizi teknik testler başlatıldı, ama yine dürüst davranılmadı ve 7,62 milimetre fişeklerin parametreleri kullanıldığı gibi, M14’ler hata giderici match grade işlemlerinden geçirildiler. Dolayısıyla test sonuçları da kendi lehlerine çıktı. Testlerin nasıl yapıldığı hakkında kendisine bilgi ulaşan Mc Namara, 1963 yılında aldığı emir niteliğinde kararlar M14 alımını nihai olarak kapattı. İmalatta kullanılan makinelerin Tayvan hükümetine satılmasına ve ordunun silahı olarak Ar15’lerin kullanılmasına karar verildi, bunu derhal ordun için 85 bin adetlik, hava kuvvetleri için de 19 bin adetlik siparişler takip etti: Artık M16 kesinlikle doğmuş sayılırdı.
Eski devirlere ait fotoğraflarda hem M14 modelinin (sağda9 hem de M16 modelinin birlikte kullanıldığını görüyoruz. Zor kontrol edilebildiği için M14 fazla talep görmüyordu, ama durdurma gücü açısından üstünlüğü kabul ediliyordu.
60. Piyade Alayın beşinci taburdan bir asker Mekong bataklıklarında ilerlerken. M16 modelinin kullanıldığı ortamın silaha ters gelen iklimsel koşulları da silahın güvenilirliğinin tartışmaya açılmasında önemli rol oynamıştı.
M16 UYGUN DEĞİL Mİ?
Ancak yine bir hata yapıldı ve satın alma işleri lağvedilmiş Ordu Donatım Departmanı üyelerinden oluşan yeni kurulmuş (ve Ar15’e düşman olan) Army Material Command (Ordu Malzeme Komutanlığı) üzerinde yoğunlaştırıldı. Hemen şu tip emirler yağdırılmaya başlandı: M16’lar büyük miktarlar halinde üretilsin, çok çabuk üretilsin, sadece temel bazı değişiklikler yapılsın ve sadece Stoner ile çalışılsın. Sonuç ise bunun tersine gelişti: Ordnance hemen bir Teknik Koordinasyon Komitesi oluşturdu ve bu komite M16 modelinin uygun olmayan şekilde geliştirildiğini, bu nedenle acilen “militarizasyona” (askerileştirme işlemine) tabi tutulması gerektiğini açıkladı. İlk değişiklik (önerilen 130 modifiye işlemi arasından) sürgünün elle kapatılmasına yardımcı olan forward assist mekanizmasının monte edilmesiyle gerçekleşti. Hatve oranı 14 iken 12 inçe (356’dan 305 mm’e) çekildi ve merminin özellikle Arktik bölgelerin daha yoğun olan havasında daha stabil bir seyir izlemesi amaçlandı. Ama bu değişiklik merminin hedefe isabet ettiği andaki ölümcüllük oranının yüzde 40 kadar düşürdü ve M16’nın yoğun şekilde ilk kullanımı sıcak Asya iklimlerinde gerçekleşti…
Yine Vietnam’da kalan başka bir örnek. Burada nihai damgası M16A1 belirgin şekilde görülüyor.
Tek üretici olarak Colt tayin edilmişti (o sırada önemli miktarda siparişler de gelmediği için neredeyse iflas halindeydi). Bunun bir nedeni de üretim haklarının tek sahibinin bu firma olmasıydı. Nihayet 1963 yılında hava kuvvetleri için 19.000 adet, ordu için de 104.000 adet silahın 508 numaralı siparişi Colt firmasına verildi. Forward assist donanımlı bu silahlar Xm16E1 koduyla adlandırılmıştı. Bu arada Stoner tarafından tavsiye edilenden farklı barut içeren mühimmat satın alınmasına da başlanmıştı ve bu durum silahın çalışma sistemini etkileyebilirdi. Ayrıca silahlar tedarik edilirken kullanım kılavuzu ve temizlik setinden yoksun oldukları gibi, teslim edilen silahların dipçiğinde bunlar için öngörülmüş olan bölme bile yoktu. Daha ilk testlerde barut değişikliğinden kaynaklanan yanma ürünleri kalıntıları birikimi ile, yine buna bağlı olarak ateş etme döngüsünde artış (dakikada 850 atıştan 1.000 atışa yükselme) gibi sorunlar ortaya çıktı. Ama o sıralar savaşın patlak vermesi an meselesi olduğundan, üretime öncelik tanındı.
Demilitarize edilmemiş bir M16A1 modelinin receiver’i (şarjör yuvası).
Frankford Arsenal ve Aberdeen test alanında yapılan son testler, silahın bin atışlık bir kullanım sonrasında eğer çok iyi bir bakımdan geçirilmez ise içinde biriken kalıntılar nedeniyle tutukluk yaptığı kanıtlandı. Ama artık birlikler çoktan savaş alanına girmişlerdi. Teknik komitenin 1966 aralık ayında getirebildiği yegane çözüm, çok yüksek olan ateşleme döngüsünü azaltmak için icra yayı tamponunu ağırlaştırmak oldu ve bu şekilde Stoner tarafından öngörülmeyen başka bir modifiye işlemi daha yapmak suretiyle silahın performansını biraz daha kötüleştirdi. 1966 yılı sonlarına gelindiğinde Vietnam’daki durum bozulmaya başlamıştı. Giderek daha fazla tutukluk yapan silah ve daha fazla kendini savunamayan asker haberleri geliyordu (silahın hala bir bakım kılavuzu ve bir temizlik seti yoktu). İlk tedbir olarak askerleri silahın bakımı ve temizliği konusunda yeniden eğitme konusu gündeme getirilse de, askerler arasındaki memnuniyetsizlik ve ailelerine yazdıkları mektupların basının yanı sıra bir de Senato’ya sızması, bir soruşturma komitesinin kurulmasına yol açtı.
İlk çıkan Ar15-M16 modellerine göre en göze çarpan ilave forward assist donanımıydı ve silah kirli olduğunda tam kapanmayan sürgüyü ileri itmeye yarıyordu.
“SUÇ NİTELİKLİ AĞIR İHMAL”
Bu komite, silahları Vietnam’da test ettikten ve barut üreticileri, silahın üreticisi ve Eugene Stoner de dahil, konuya bir şekilde müdahil olan sivil ya da askeri kişileri makamına veya rütbesine bakmadan sorguladıktan sonra yazdığı 600 sayfalık raporunu 10 ekim 1967 tarihinde teslim etti.
Fotoğrafta Saygon’u savunan Güney Vietnamlı ranger askerler. Bu silah yerel askeri birliklerce de kullanılmıştı.
Soruşturma sonucunda Ordu Donatımın o güne kadar izlediği bürokratik tutum ve engelleyici tavır kınandı. Bunun neticesinde Springfied’da bulunan National Armory silah fabrikasının kapanmasına ve hafif silahlar konusunda yeni bir programın hayata geçirilmesine karar verildi. Teknik komitenin raporunda aşağıdaki saptamalar özellikle önemli addedildi:
• Silahların Vietnam’da arızalı çalışmasının başlıca nedeni kullanılan baruttur.
• Daha önce kullanılan ekstrüze Imr barutun ball powder barutlar değiştirilmesi herhangi bir teste dayalı olarak gerçekleştirilmemiştir.
• İlk başta Ar15-M16 olarak tanıtılan silah o haliyle kusursuz ve güvenilir bir silahtı.
• Talep edilen bazı değişiklikler, örneğin forward assist, fişek yatağının krom kaplanması ve hatve oranının düşürülmesi, gerekli değişiklikler değildi ve teknik verilerle desteklenmemişti.
• 1964 yılından beri baruttan kaynaklanan sorunlar bilindiği halde, 1966 yılına kadar Vietnam’da kullanılan 99 milyon fişekten 89 milyonu ball powder barutla doldurulmuştu.
• Ordunun üst rütbeli subayları tarafından mühimmatla ilgili sorunları gidermeye yönelik tedbirler alınmaması suç niteliğinde bir ihmaldir.
• Projenin yürütülme şekli inanılmaz, emir-kumanda zinciri ve yapısı uygunsuzluk ve eylemsizlikle iç içedir. Görev dağılımı hataların sorumlularını tespit etmeyi olanaksız kılmıştır. Mühimmatla ilgili sorunlar önlerine getirildiğinde bile sorumlu kişilerin atalet içinde davrandıkları vakidir…