Tabancalar üzerine akademik incelemeler yapılırken genelde bu silahların sahip olduğu teknik özellikler ve dayanıklılıkları göz önüne alınmakta. Ancak sivil silahlanmanın son derece hızlı bir şekilde yaygınlaştığı şu günlerde tabancaların dış görünüşlerinin önemi de gözle görülür bir şekilde artmakta.
Biz de bu durumun farkına vardık ve Armi e Tiro okuyucuları için daha önceki yazılarımızdan farklı olarak tarihe iz bırakmış ünlü tabancaların dış görünüşleri ile ilgili ‘eleştirel’ bir yazı hazırladık.
1-LİBARATOR (Kurtarıcı):
Tam ismi ‘FP-45 Libarator’ olan bu tabancanın tek kötü özelliği berbat bir dış görünüşe sahip olması değildi. Bu silah aynı zamanda son derece kullanışsız bir yapıya da sahipti. Libaratörle yapılan her atışın ardından tabancanın arka tarafında bulunan mekanizma el ile yana katlandıktan sonra namlunun ucundan sokulan metal bir çubuk aracılığı ile boş kovan geri doğru itilerek silah yeni atış için tekrar hazırlanıyordu.
Librator’un bu kadar zor bir şekilde kurulmasından dolayı silahı kullanan kişiler onu tekrar kurmak yerine ilk atışın ardından onu bir kenara atmaktaydı.Bu yüzden birçok kişi bu tabancayı ‘tek kullanımlık’ (disposable) diye isimlendirmişti. II. Dünya Savaşı döneminde üretilen bu tabancanın tek iyi özelliği ise aşırı derecede ucuz olmasıydı. Çok düşük maliyetlerle üretilen Libarator piyasa da çok ucuz bir şekilde sürülmekteydi. Şimdilerde silah koleksiyoncuları arasında elden ele dolaşan bu tabanca üretildiği dönemde hiç beğenilmese de ucuzluğundan dolayı birçok alıcı bulmayı başarabilmişti.
2-Hi-Point C9:
Hi-Point’in üretmiş olduğu C9, hem ucuz hem dayanıklı bir tabanca olmasına rağmen dış görünüşünün iticiliği yüzünden beklenen başarıyı sağlayamamıştı. Bu tabancada kullanılan materyallerin ucuza mal edilmiş olması ile tabancanın basit ve ilginç tasarımı gibi nedenlerden dolayı Hi-Point C9 çok ucuz fiyatlarla (ABD’de 100 dolardan daha ucuza) pazara sürüldü. Başlarda birçok silah kullanıcısının ilgisini çekmeyi başarabilen C9 daha sonradan silah severler arasında komik hikayelere ve deneylere malzeme olacak bir tabancaya dönüştü.
3-Dardick:
Bu tabanca David Dardick adındaki tasarımcının absürt denebilecek ‘şarjörle beslenen toplu tabanca’ fikri ile 1950’li yıllarda üretildi. Dardick’te normal toplu tabancalarda olduğu gibi yuvarlak bir şarjör yada yarı otomatik tabancaların genelinde bulunan çıkarılabilir bir şarjör mevcut değildi. Fişekler üçgen prizma şeklindeki kartuşlara yerleştirildikten sonra silahın kovan atma boşluğundan kabza içinde bulunan sabit şarjör boşluğuna yerleştiriliyordu. Toplu tabanca ve yarı otomatik tabanca birleştirilerek yapılan bu tasarım ne toplu tabancanın pratikliğini ne de yarı otomatik tabancanın kolay doldurma özelliğini aldı. Kullandığı üçgen prizma şeklindeki kartuşlardan dolayı Dardick son derece zahmetli doldurulan ve aynı zamanda da kullanışsız bir silaha dönüştü. Dış görünüşünün tuhaflığı da göz önüne alınarak bu tasarım tam bir fiyasko olarak tarihe geçti.
4-Rogak P-18:
1980’li yılların başlarında Steyr firmasından alım yapan Amerikalı bir iş adamının ismi verilen bu tabanca kabza ve ve şarjör yapısı olarak CZ’nin tabancalarını, sürgü ve namlu yapısında ise Rus Tokarev tabancaları taklit eden bir tasarımdı. Steyr’in 1970’li yıllarda üretmeye başladığı GB serisinin devamı niteliğinde olan bu tabanca ABD ve birçok Avrupa ülkesinde Rogak P-18 ismiyle tanındı. Rogak P-18 başarılı sayılabilecek bir tasarımdı ancak ne Avusturya Ordusu ne de ABD ordusunda girilen ihaleler kazanılamadığı için bu ilginç görünüşlü tabanca beklenen satış rakamlarına ulaşamadı ve 1988 yılında üretimi durduruldu.
5-Mateba:
Tam adı Mateba Model 6 Unica olan bu tabanca bilgisayar oyunları ve Hollywood filmlerinin de etkisiyle ‘Mateba otomatik toplu tabanca’ olarak tanınmayı başardı. 1997 ile 2005 yılları arasında İtalya’da üretilen bu tabanca kendini geleneksel toplu tabancalardan ayıran bir mekanik sisteme ve dış görünüşe sahip. Mateba Model 6 diğer toplu tabancalarda olduğu gibi silindir şarjörü döndürmek için tetik kuvvetinden değil geri tepme enerjisinden yararlanmakta. Mateba firması tarafından üretilen bir diğer garip toplu tabanca ise ‘Mateba MTR-8’. Bu tabancanın şarjörü diğer toplu tabancalardan farklı olarak namlunun altında yer almakta. Bu yüzden de son derece tuhaf bir dış görünüşe sahip.
6-Warner Infallible:
Davis-Warner isimli küçük silahlar tasarlayan bir Amerikan silah şirketi tarafından ilk olarak 20. yüzyılın sonlarında üretilen bu tabanca I. Dünya Savaşı başlayana kadar Almanya’ya satıldı. Ancak 1914 yılında I. Dünya Savaşının patlak vermesiyle birlikte ABD yasaları gereği şirketlerin yurt dışına silah satışı yasaklandı. Bu tarihten sonra da Davis-Warner Şirketi silahın .32 ACP’lik mühimmat kullanan sivil kullanıma uygun versiyonlarını piyasaya sürmeye başladı. Bu tabancada bulunan kilitleme dişlerinin yapısal sıkıntılarından dolayı eğilmesi ve tabancanın berbat dış görünüşünden dolayı Warner Infallible’nin ABD iç pazarında yeterli miktarda satışı yapılamadı ve bir süre sonra üretimi duruldu.
7-Dreyse 1907:
Ünlü silah tasarımcısı Hugo Schmeiiser’in babası olan Louis Schmeiiser tarafından tasarlanan bu tabanca Birinci Dünya Savaşı öncesinde Alman İmparatorluğunda üretildi. Birçok silah koleksiyoncusu tarafından saç kurutma makinesine benzetilen Dreyse 1907, 9 yıl boyunca üretilmiştir. .32 ACP mühimmat kullanan bu tabancalar I. ve II. Dünya Savaşlarının ardından Alman ordusunun dağıtılması sonucunda üretildiği fabrikaya geri teslim edildi ve kullanımına son verildi.
8-Shevchenko PSh-04:
Ukrayna’da üretilen Shevchenko PSh-04 dış görünüş açısından gerçekten berbat bir silahtı. 1993 yılında kurulan ve Ukrayna’nın oldukça önemli bir silah tasarım birimi olan KB-ST ( Özel Teknikler Tasarım Bürosu) tarafından tasarlanan bu tabanca diğer tabancalarda pek sık rastlanmayan birçok ilginç mekanik parçayı (gaz pistonu, orjinal tetik tertibatı gibi) da bünyesinde barındırmaktaydı. Başlarda 9×18 mm Makarov mühimmat kullanacak şekilde tasarlanan bu tabancanın 9×19 mm ve .45 ACP mühimmatları da kullanabilecek versiyonlarının da piyasaya sürüleceği duyuruldu. Ancak bu tabanca yalnızca bir kaç prototip olarak üretildi ve hiç bir zaman piyasaya sürülmedi.
9-NANBU Type 94:
Japon asıllı ünlü silah dehası Kijiro NANBU tarafından 1935 yılında tasarlanan ve II. Dünya Savaşı öncesi ve savaş sırasında Japon İmparatorluğunda toplamda 71.000 adet üretilen bu tabanca berbat yapısıyla ün salmayı başarmış bir silahtır. Bu tabancanın Batılı tasarımcıların gözünde berbat dış görünüşü dışında; son derece ağır olması, sürgü tutucu piminin dayanıksızlığı nedeniyle kırılabilmesi, şarjörünün arasıra takılarak çıkmaması, silahın zor sökülmesi gibi özellikleri nedeniyle diğerlerine kıyasla çok daha kötü bir şöhreti vardır. 1945 yılında Japon İmparatorluğun II. Dünya Savaşını kaybetmesinin ardından Japon Ordusu dağıtıldı ve böylece Type 94’ün sonu gelmiş oldu.
10-Kırıkkale:
Kırıkkale tabancanın ülkemizde gerçekten ayrı bir yeri var. Bu tabancanın üretimine idealist düşüncelerle başlanmış olsa da ilerleyen yıllarda Kırıkkale gerek berbat dış görünüşü gerek kullanışsızlığı gibi nedenlerden dolayı ülkemizde bir ‘ucube’ olarak görülmekte. Önceki bahsetmiş olduğumuz tabancalardan farklı olarak bu ‘yerli çirkini’ daha yakından incelemenin faydalı olabileceğini düşündük.Kırıkkale tabancanın tasarımı 1940’lı yılların sonunda Alman ‘Walther PP’ serisi esas alınarak yapıldı. Walther PP, sadeliği ve kolay taşınabilmesi gibi özelliklerinden dolayı başta Sovyetler Birliği (Makarov) olmak üzere birçok ülke tarafından taklit edilmiştir.
Ancak bizim yerli taklitimiz olan Kırıkkale diğer taklitlere kıyasla birçok farklılık arz etmekteydi. Bu farklılıkların başında parçaların sadeliği ve şarjör düşürme pimi yerine şarjörü çıkarmak için kabza altına eklenen mandal gelmekte. Bu farklılıkların en önemli nedeni bu silahın ilk üretildiği yıllarda ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı silah üretmenin fazlasıyla maliyete sebep olmasıydı. Bu aşırı maliyet problemi Türk silah tasarımcılarını daha basitleştirilmiş ve dolayısıyla da ucuzlatılmış bir tasarım yapmaya itti. Aslında 1950’lerin başında Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum göz önüne alındığında ucuza kaçma düşüncesi mantıklı olarak kabul edilebilir. Ancak asıl sıkıntı ilerleyen yıllar içinde bu silahın tasarımında her hangi bir geliştirme yapılmamasıydı.
Kırıkkale tabanca; ülkemizde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı başta olmak üzere birçok devlet kurumu tarafından uzun yıllar boyunca resmi görev silahı olarak kullanıldı. İlerleyen yıllarda ise çağa ayak uydurmayı başaramayan bu tabanca geri plana itildi ve kolluk kuvvetlerinde kullanılmak üzere yerine yabancı tasarımlar ithal edilmeye başlandı. Başlarda 7×65 mm mühimmat kullanan Kırıkkale’nin ileriki yıllarda 9×17 mm mühimmat kullanan versiyonları da üretildi ancak bu yeni versiyonun sürekli olarak sıkıntı çıkarması tabancalara az çok ilgisi olan herkes tarafından bilinen bir gerçek. Son olarak Kırıkkale’nin dış görünüşünden bahsetmekte fayda var. Bu tabancayı ilk kez elime aldığımda aklımdan geçen ilk düşünce ‘Acaba bu şey gerçekten atış yapabilir mi?’ olmuştu.
Çünkü Kırıkkale’nin dış görünüşü günümüz tabancalarıyla kıyaslandığında gerçekten de son derece itici! Bazı istisnalar hariç hemen hemen tüm silah severlerin de benimle aynı görüşte. Yalnızca sivil silah kullanıcıları değil, birçok kolluk görevlisi de bu tabancaya özel bir antipati beslemekte. Hatta bu antipati 2000 yılında ülkemizde eşine ender rastlanır bir polis eylemine de neden olmuş. Kullanmakta oldukları Kırıkkale tabancaların daha dayanıklı ve kullanışlı tabancalarla değiştirilmesini isteyen yaklaşık 4000 polis İstanbul’da yaptıkları eylemde tabancalarını havaya kadırarak görev silahlarının değiştirilmesini istediler. Bu eylem ve devamında gelen şikayetler üzerine içişleri bakanlığı yeni ihaleler açarak Kırıkkale yerine daha başarılı tasarımları polislere görev silahı olarak vermek durumunda kalmıştır.
Gercekten cok guzel olmus antika silahlara ilgim var elinize saglik