Silah Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Başkanı Cemil ERYÜREK ile Adana’da 3 Nisan’da Polis Haftası nedeniyle düzenlenen Atıcılık Müsabakası sonrasında Türk Silah Sanayiinin sorunları ve yeni silah yasası hakkında konuştuk. “Devlet, iki silahtan birini ben isterim” dediğini söyleyen Eryürek, buna itirazımız yok ancak karşılığında kayıt dışılığın önlenmesini istiyoruz” dedi.
Türkiye’de silah sektörünün sorunlarını silah üreticileri ve silahseverler açısından ayrı ayrı bakarak nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye silah sanayi açısından baktığımızda umut vaat eden, gelişmeye açık, yetenekli, donanımlı firmalardan oluşmaktadır. Şu anda yeni bir yasal düzenleme ile üreticilerin ve bekleyen üretimdeki aksaklıkları aşacak yasal düzenlemelere ihtiyacımız var . Geçen ay Konya’da Emniyet genel müdürlüğünün himayesinde bir çalıştay yaptık. Devletin bütün kamu kurum ve kuruluşları katıldı. Üretici arkadaşlarımız katıldı, üçlü gruplar halinde çalıştık. Yivsiz tüfeklerle yivlilerle ses tabancaları ile üçlü bir grup oluştu. MKEK Genel Müdürlüğü ekibi de katıldı. Ciddi bir mesafe alındı ve güzel bir çalışma oldu. Bu aldığımız mesafe, bizi 21. Yüzyıla taşıyacak beklentileri içeriyor. İkinci adım olarak burada da sizlere medyaya büyük iş düşüyor. Birinci adımın neticesi ne diye sorgulamak ve baskı uygulamak sizlere düşüyor, çünkü bu vatan görevi. Eğer dışa bağımlılığı azaltmak istiyorsak, dışa giden döviz akışını durdurmak istiyorsak. Caydırıcı bir ülke, silaha kullanan değil silahı bulunduran caydırıcı bir unsur olmak istiyorsak; bu yasanın bir an önce çıkması ve bizim de bir an önce 1. Ligde yer almamız gerekiyor.
Yivsiz av tüfek sektöründe yasalar, üretim açısından ihtiyacımız %70 oranından karşılıyor. Ama 30’luk bir dilim var ki paradoks, namlularının üretilmesi gibi. Bunların gerçek silah yasası çıkmasa dahi bir torba yasayla buna müsaade edilmesi, bizim yurt dışındaki rekabetimizin önünün açılması gerekiyor. Bu konuda bir çalışma bekliyoruz. Tesis güvenlik belgesi almak suretiyle arkadaşlarımız savunma sanayinin alt yapısını oluşturan bu tesislerimizle birlikte savunma sanayiine hizmet etmeye başlayacaklar. Bu konuda ciddi projeler var. Sarsılmaz, Ata Arms, Hatsan, Huğlu gibi firmalarımız tesis güvenlik belgesini aldı. Sırada yaklaşık 20 – 30 firma daha var, bu ciddi bir gelişme. Bu konuda emeği olan, önümüzü açmaya çalışan tüm bürokratlara, siyasilere destekleri için sektörüm adına şükranlarımı sunuyorum. Ama bu desteğin devam etmesini diliyorum ve istiyorum bu konuda da biz de sivil toplum örgütü olarak silah sanayicileri ve patlayıcı maddeleri işadamları derneği olarak çalışmalarımızı yukarıya taşımaya devam edeceğiz.
Kullanıcılar açısından sorunlar nelerdir? Siz, dernek olarak nasıl bakıyorsunuz; çözüm yolunda ne tip girişimleriniz oldu?
Kullanıcılar açısından Türkiye’de tabi çok ciddi sıkıntılar var. Üreticiler açısından da var. İkisi bir terazini iki kefesi şeklinde ilerliyor. Örneğin Türkiye’de devlet, av tüfeği üreten firmalara diyor ki “iki tüfekten birini ben isterim” diyor. Çünkü bunun güvenlik boyutu var. Bununla ilgili mücadele edeceğim ve bir maliyet gerektiriyor. Eyvallah diyor sanayiciler ve bunu seve seve iki tüfekten birini devlete veriyor; nasıl veriyor derseniz %18 KDV, %20 ÖTV, %12 kurumlar vergisi baktığınızda yarısı gidiyor; burada bir sıkıntı yok. Ve bunu genellikle kaliteli ürün üreten firmalara yapıyor. Diğer taraftan avcılara geliyorum ya da atıcılara ya da güvenlik amaçlı evinde, çiftliğinde, tarlasında, bahçesinde, kazayı belayı def etmek için caydırıcı unsur olarak bulundurmak almak istiyorum diyene, Emniyet Müdürlüğü diyor ki “Maliyeye , 1000 liranın üzerinde vergi borcun yoksa sana ruhsat vereceğim varsa vermeyeceğim” diyor. Kırsal kesimde yaşayan insanların özellikle çiftçilerin doğa ile ilintili biliyorsunuz ürettikleri ürünler, hava koşulları düzgün gidecek, aşırı soğuk olmayacak, yağmur zamanında yağacak ve ürün de iyi bir fiyatla satılırsa bütün borçlarını kapatıyor. Ama iki üç senede boşa düşebiliyor vergi borcu olabiliyor. “Sen tüfek alamazsın” diyorlar. Peki “Ey Türkiye cumhuriyeti devleti, ben senin yasalarını, cumhurbaşkanını, başbakanını, polisini, jandarmanı tanımıyorum, orman bakanını tanımıyorum, yasalarını tanımıyorum, bir tüfek aldım; gel beni yakala” bunun cezası ne biliyor musunuz? Kabahatler Kanununa göre 84 lira! O da peşin ödenirse 60 küsur lira! Böylesine bir tezat yaşanıyor, yani böyle bir haksızlık var. Bunun ortadan kalkması lazım. Mutlaka cezaların da caydırıcı olması lazım, özellikle kayıt dışı, standart dışı, insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden tüfeklerin piyasadan toplanması için cezanın mutlakla caydırıcı boyutu olması lazım!
Öbür taraftan da “750 bin liraya lüks bir araba alan kişiye vergi borcun var mı diye soruluyor mu” diye sorduğumuzda “bilmiyoruz” diyorlar, sağa sola bakıyorlar. Yok, böyle bir şey. Adam zaten ruhsat çıkarmak suretiyle yasal bir tüfek almak suretiyle devlete aldığı tüfeğin %50’sini vergi olarak ödüyor, öyle bir katkısı var. Siz bin liranın peşine düşüyorsunuz öbür taraftan üç bin liradan oluyorsunuz. Ve kayıt dışına itiyorsunuz. Diyelim ki olağanüstü bir durum oldu, devlet kayıtlı tüfekleri çağırabilir. Kayıtsız tüfeğe ne yapabilirsiniz. Kayıtsız olan adam da onu getirmez zaten, zamanında kafa tutmuş ya da yasaları çiğnemiş, getirirsem suç işlerim düşüncesiyle de kayıt dışında kalacak doğal olarak. Bu durumun ortadan kaldırılması lazım.
“Birinci Kalite, İkinci Kalite Olmaz, Kalite Tektir!”
Kayıt içindeki arkadaşlara da çok acımasız uygulamalar var. Örneğin benim bir işletmem var, fabrika kurdum ama ilerleyen dönemde kazancımı tekrar yatırıma yöneltmek istiyorum. Yatırım yapmak istiyorum. Aynı sanayi çarşısının içerisinde bir başka yere taşındığım zaman bile benim faaliyetimi men ediyor. Oysa ruhsat mekâna ve kişiye verilir. Kişiler aynı mekânlarının orda fiili olarak bunu üretmesine engel değil, aynı çarşı içerisinde bir taşınmaya, geçici ruhsat verilmesini istedik. Mevcut durumda sanayici aylarca üretim yapamıyor, yüzlerce işçisini işten çıkaramıyor, bu hem zaman hem de gelir kaybına yol açıyor. ,
Sıkıntıya yol açan bir diğer konu da kalite konusu! Türk standartları enstitüsünde birinci kalite ikinci kalite gibi çok ilginç bir karar alınmış. Böyle bir şey olmaz, kalite tektir. Can güvenliğini tehdit ediyordur ya da etmiyordur. Öyleyse bu üretilen tüfeklerde aranacak standardın Türk standartlar enstitüsünün kalitesini taşıması gerekiyor. Türk standartlar enstitüsünde, TSD iki kalite iki kademe diye bir şey olmaz. Bir ara yol bulmuşlar ama bu doğru değil. Yapamıyorsa yapanın yanında çalışsınlar. Yapan yapabilenin yedek parça yapsın; yapabildiği güzel şeyi yapsın ve bundan ülke kazansın. Ülke kazansın, çalışan insanlar ve kullanan insanlar haz duysun!
Türk Silah Sanayiini dünyadaki rakipleriyle kıyasladığınızda avantaj ve dezavantaj olarak neleri görüyorsunuz?
ShotShow ve IWA Outdoor fuarları özelinde bir değerlendirme yapabilir misiniz, silah dünyası nereye gidiyor? Türkiye’deki üreticilerin yurt dışında ellerini kollarını çok bağlı olduklarını görüyoruz. Siz de IWA Outdoor fuarına gelip tanık oldunuz. 70’e yakın firmamız var, 4 çeşit ürünle savaşıyoruz orada. Adamların 140 çeşit ürünü var. Yasalar müsaade ettiği için adamlar yivli yapıyor, bold action yapıyor, yarı otomatik yapıyor, tam otomatik yapıyor, okçuluk, yaycılık, bıçaklar… saymakla bitmez. Tüm bunları yasal statüye oturmuşlar, dünya pazarında pazarlıyorlar. Ama biz yivsiz tüfekle, ses tabancasıyla kısmen de tabancalarla boğuşmaya çalışıyoruz. Tabi bu haksız bir rekabet ortamı oluşturuyor. Bu konuda da devletten anlayış ve destek istiyoruz. Hatta bu çerçevede de ilk defa dernek olarak biz milli savunma bakanını Almanya’daki IWA silah fuarına davet ettik. Tuhaf karşılandı. Bakan yardımcısıyla bu işi istişare etmemiz istendi; ben de gittim savunma bakanına ve danışman arkadaşlara “70 firma ile katılıyoruz fuara, devletin şefkatini üzerimizde olduğunu hissetmek istiyoruz, yaptığımız işin hazzını tatmak istiyoruz, onun için davet ettik” dedim. Bundan sonraki süreçte inşallah biraz daha iç içe bir çalışma yürüteceğiz.
Amerika Birleşik Devletleri’ne en fazla yivsiz av tüfeği satan ülkeyiz.
Türkiye, bundan 20 yıl önce fuarlara sadece ziyaretçi olarak giderken bugün dediğim gibi 70’e yakın firmasıyla stantlardaki yerine aldı. Yivsiz av tüfeği konusunda ciddi gelişme var. Türkiye’de birkaç firmanın çok ciddi hazırlandığını Eylül, Ekim gibi silah dünyasına ciddi ürünler sunacağını düşünüyorum. Bu konuda müjdeyi verebilirim. Av tüfeği ile ilgili tevazumuz yok. Önümüzdeki günlerde av atış tüfekleriyle ilgili ciddi bir sıçrama yapacağız Türkiye olarak. Amerika Birleşik Devletleri’ne en fazla yivsiz av tüfeği satan ülkeyiz; bu bilinmeyen bir olay. 2013’de ciddi bir ihracat vardı, 2014 piyasada bir durgunluk yaşandı %18 civarında bir kayba uğradık biz, ama İtalyanların hem sayısal olarak hem de parasal olarak pozisyonlarını koruduklarını görüyoruz. Bu demektir ki kalite eksilmiyor, kalite kendini koruyor ve geliştiriyor. Çinlilerin ve Brezilyalıların %40 civarı pazar kaybettiğini görüyoruz. Amerika Birleşik Devletlerine ihracat yapan firmaları da yakından takip ediyorum, çok ciddi bir gelişme var önümüzdeki günlerde. Rekabet bizi kaliteli ürün yapmaya zorluyor artık.
Silah dünyasındaki gelişmelere baktığınızda Türk Silah Sektörünü tehdit eden bir gelişme var mı?
Tehdit sadece kendi içimizde var. O da kayıt dışılık! Yani “ben resmi olarak tüfek üreteceğim; ey Türkiye Cumhuriyeti devleti ben senin yasalarına saygılı bir vatandaşım, bir tüfek üretmek istiyorum, ekonomiye katkım olsun istiyorum” dediğinizde canınıza okuyorlar. Ruhsat alırken Türk Standartlar Enstitüsü belgesi alırken, bir markayı tescil ettirirken, kriminal ve diğerler izinleri alırken zorluklarla karşılaşıyoruz. Ondan sonra ufak bir hata yaptığınızda da, mucit diyebileceğimiz bir arkadaşımız bir hata yaptığında direkt kendisini yargının önünde buluyor ve ceza alabiliyor. Dediğim gibi kayıt dışında değil ey türkiye cumhuriyeti devleti bu lafı çok kullanıyorum cumhurbaşkanını başbakanını genelkurmayını kimseyi tanımıyorum kayıt dışı bir tüfek yaptım ve sattım bir tane değil binlerce cezası ne 84 lira kabahatler kanunu. Bu kabul edilebilir bir şey değil bunun biran önce ortadan kaldırılması lazım. Bu konuda sayın federasyon başkanımıza da büyük iş düşüyor. Onunla birlikte kol kola bunun mücadelesini vereceğiz. Duyarlı başka kurumlar da var bir an önce bu yasanın bu cezanın meclisten geçmesi gerekiyor. Yani ruhsatlı tüfeği olanlar içinde aynı şeyler geçerli ufak bir şeyde kuralsızlıkta ya da bir hata da ruhsatını iptal ediyorlar. Ama ruhsatı olmayan adama da dediğim gibi bir ay içerisinde müracaat ederse ruhsata bağlıyorlar o kayıt dışı tüfeği. Böyle de bir gariplik var, maalesef.
Sıkıntıya yol açan konulardan biri de asayiş uygulamalarında ele geçirdikleri ruhsatsız, kayıt dışı tüfeklerin emniyette toplanıp sonra milli emlağın ihalesiyle satışı. Suçta kullanılmış olabiliyor bunlar, yivli tüfeklerin üzerine Avrupa isim yazılmış olabiliyor, legal bir duruma geçiriliyor kayıtlarda, çünkü bunu devlet sattı oluyor; bununla ilgili girişimlerde bulunduk. İçişleri Bakanlığı aracılığıyla ilk etapta üç bine yakın kaçak tüfeğin hurdaya verilmesini sağladık, parçalattık. Bunun Türkiye genelinde de yayılmasını çalışacağız.
Silah Yasasını yakından takip ediyorsunuz! Yeni yasa ne getirecek, ne götürecek. Kısaca sektör olarak bu yasadan beklentiniz ne, neler istediniz bilgi verir misiniz?
Dünyada ne varsa, onu istedik. Serbest bir üretim yelpazesi, fakat denetlenebilir bir üretim talebinde bulunduk. Devlet denetleyici olsun, özel sektör üretsin ve dünyaya satsın istedik. Şu anda yivsiz tüfekte Amerika Birleşik Devletleri’nde adet bazında en yüksek tüfeği satan ülkeyiz. Dolayısıyla yivli tüfeği neden satmayalım diye bir iddiamız var. Mühimmatta iyi gelişmelerimiz var. Özel sektör de bu konuya girdi, Makina Kimya ile birlikte ya da Makina Kimya’dan bağımsız, onun destekleriyle yapılan ciddi çalışmalar var. Önümüzdeki günlerde biraz daha iyi gelişmeler bekliyoruz.
Kullanıcı açısından müjdelenecek maddeler var mı?
Dünyada olduğu gibi Türkiyede de silah severlerin en rahat silah kullanacakları alan poligonlar olduğunu biliyoruz. Atış sanatı, stresten kurtarıp enerji boşalması yaratıyor, hem doğa ile iç içe olmak hem de dostluğun pekiştirilmesini temin ediyor. Avrupa’da ve Amerika’da ayrıca sportif atışlar var hedeflere atış var, hareketli hedeflere atış var, kimseye zarar vermeyen ama insanın kendine güvenini arttıran, var olan yeteneğini ortaya çıkaran bir spor dalı. Bunların Türkiye’de yaygınlaşması için önce her ilde sonra her ilçede, kasabada poligonların oluşması için SİSİAD, Federasyon ve Bakanlık olarak el ele böyle bir çalışmayı bu yıl içerisinde başlatacağız.
Yivli silah kullanıcılarının her yıl verilen mermi adedi konusunda bir sıkıntısı var, bu konuda bir iyileştirilme veya bir gelişme söz konusu mu?
Yivlilerle ilgili poligonlarda bir sınırlama yok biliyorsunuz. Poligon sayısı artıkça, çeşitliliği arttıkça her silahın kullanılabildiği poligonlar ortaya çıktıkça bu sorun da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Tabi ek olarak şu da olabilir: kullandığını iki yüz adet kovanı getirdiğinde ikiyüz tane tekrardan alabilmeli gibi bir düşünce var; tartışılıyor.
Fişek doldurma yasağı konusunda ne diyebilirsiniz?
Bu doğru bir şey değil. Kesinlikle kabul edilebilir değil, çünkü bir hobi bu! Yılların bir birikimi ile babadan oğla geçen bir tecrübe var. Hatta o tecrübe üreticilere dahi ışık tutuyor, yol gösteriyor. Gelişmiş ülkelerin tamamında var bu; olmalı diye düşünüyorum. Bu bir kültür.
Yivli silah satışının MKEK eliyle tek elden yapılması konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Makine ve Kimya’nın sadece kendisinin satmak istemesinin direnci kırılmış gibi şu anda. Yönetimdeki genel eğilim, hem özel sektörün hem de kamu sektörünün kol kola yürüyebileceği yönünde. Bence de doğru bir yaklaşım bu. Çünkü makine sanayinin yüz yıllık bir birikimi var, beğensek de beğenmesek de. Büyük yatırımları var, onlardan esinlenmek, onların bilgi birikiminden yararlanmak gibi bir imkânımız var. Özel sektörde şu anda tabanca mermisi üreten iki firmamız var, ikisi de çok iyi biliyorum Makine Kimya’dan emekli olan ya da yeni ayrılan arkadaşlardan istifade ettiler.
Satış noktalarında iyileştirmeler yapılması lazım. Mesela özellikle ispanya’da 70 metrekarenin altında av dükkanı yok, av malzemesi dükkanlarına eczaneler gibi belli bir standart getirmiş. Oysa Türkiye’de gecekondulaşma var, bu gerçek! Bunun da ortadan kaldırılması lazım. Bu tür çalışmalar zamanla ele alınmalı.