Ateşli silahların çağının başlamasında büyük etken olan Osmanlı Devleti; duraklama ve gerileme dönemleri boyunca ekonomik ve siyasi olarak Batılı devletlerin gerisinde kalınmasından dolayı teknik alanda hemen hemen hiçbir ilerleme sağlayamamıştır. Bu durum silah teknolojisindeki gelişmişliğimize de olduğu gibi yansımıştır.
Son dönemlerinde sürekli olarak Batılı devletlerle savaş halinde olan Osmanlı silahlanma yarışında geri kalmışlığının bedelini bir çok kez oldukça ağır şekillerde ödemiştir. Bu durum bu yaşlı devleti askeri alanda ıslahat yapmaya bunun için de yurt dışından yabancı uzmanlar getirtmeye itmiştir. Yerli silah üretiminde oldukça kısıtlı tekniknik donanıma ve çok az sayıda teknik elemana sahip Osmanlı Devleti, yurt dışından getirttiği uzmanların da tavsiyeleriyle, bu açığını yurtdışından silah ithal ederek karşılamaya çalışmıştır. Bu ticaret sırasında Osmanlı’nın maddi kaybı o kadar fazla olmuştur ki bazı durumlarda Konya, Kastamonu veya Adana gibi birden fazla şehrin vergi gelirleri ipotekletilmek zorunda kalınmıştır. Başlarda İngiltere’den ‘Martini’ adıyla bilinen tüfek başta olmak üzere bir çok farklı silah ithal eden Osmanlı daha sonraları Amerika Birleşik Devletlerinden silah ithal etmeye başlamıştır.
Ancak değişen 1. Dünya Savaşı öncesi stratejik konjektür ve genel siyasi atmosfer sonucu Amerika, Osmanlı’ya silah satmamaya başlamıştır. Bu durum Türk devlet yöneticilerini farklı arayışlara itmiştir. Osmanlının 1. Dünya savaşından hemen önce Almanlarla yakınlaşması herkes tarafından bilinmektedir. Bu durum silah ticaretine de yansımıştır. Başlarda küçük bir atölye olarak kurulup daha sonraları oldukça hızlı bir şekilde büyüyen Alman silah firması ‘Mauser’; aralarında Çin, Rusya ve İspanya gibi büyük devletlerin de bulunduğu bir çok devlete silah satmıştır. Osmanlıya da silah satmak isteyen bu firma ‘Paul Mauser’i doğrudan Türk devlet adamlarıyla görüşmesi için İstanbul’a gönderir. Bir kaç karşılıklı gidiş geliş ve görüşmeden sonra Osmanlı oldukça hoşuna giden Mauser tüfeklerini almaya karar verir. Bu durum Mauser firmasının gücüne güç katar. Hatta Mauser ileriki yıllarda Türklere jest olsun diye ürettiği modellerden birine ‘Türken Mauser’ ismini vermiştir.
Osmanlıya Satılan İlk Mauser; Model 1887
Osmanlı ile Mauser firması arasında yapılan ilk sözleşme Mauser, Model 1887 ile ilgilidir. Osmanlı Devleti başlangıçta Waffenfabrik Mauser’de( Mauser Silah Fabrikası) üretilecek olan 500.000’adet tüfek sipariş etmiş ve daha sonra buna ek olarak 50.000 adet de karabin(kısa namlulu) model olan Gewehr 71/84 Bolt Action’ı (her atıştan sonra tekrar kurulan) numunelik ürün olarak sipariş etmiştir. Kara barutlu mühimmat kullanan bu tüfeklerin kullandığı fişekler 9,5x60R olarak adlandırılan askeri mermilerdi. Boru tipi şarjör sistemine sahip olan bu modelin şarjör kapasitesi ise 8 fişekti. Daha sonradan diğer büyük ordularda olduğu gibi dumansız barutu kullanmanın daha mantıklı olacağını düşünen Osmanlılar kara barut kullanan bu tüfeklerden 270.000 adet aldıktan sonra sözleşmenin geri kalanını dumansız barut kullanan ‘Model 1890’ almak üzere değiştirdi.
Dumansız Barutun Çekiciliği
Model 1890: Osmanlı’ya satılan Model 1890, Alman ordusu için tasarlanmış olan Gewehr 88 modeline oldukça fazla benziyordu ancak kesinlikle aynı değildi. Bu tüfekte dumansız barutla dolu olan 7,65×53’lük mühimmatlar kullanılmaktaydı. Ayrıca bu tüfekte satın alınan bir önceki tüfekten farklı olarak boru tipi şarjör yerine yine tüfeğe sabit olan ancak bu sefer üst üste tek yığın halinde fişek dizilen bir şarjör kullanılmaktaydı. Mauser Firması, fazlasıyla beğeni gören bu yeni model tüfeğin oldukça fazla benzerlik taşıyan farklı varyasyonlarını Belçika, Arjantin ve İspanya’ya da satmıştır.
Osmanllı Model 1887 anlaşmasından kalan 280.000 adetlik tüfek alacağının hepsini de Model 1890 alarak bitirmiştir. Bunların bir kısmının -sayısı net olarak bilinmese dekarabin model olarak alındığı bilinmektedir. Osmanlının aldığı bu tüfeklerin Mauser’in ürettiği diğer hiç bir tüfekle tamamen aynı olmamasından dolayı bu silahlar, bir çok koleksiyoner için oldukça değerlidir. Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşından sonra Belçika’ya bu tüfeklerden bazılarını savaş tazminatı olarak göndermiş olması bu tüfeğin hikayesini daha da ilginç bir hale getirmiştir.
Mausere Türk Ayarı
Model 1893 ve Model 1903: Model 1893 ve Model 1903 önceki Mauser modelinin bir çok değişikliğe uğrayarak 8mm’lik mümimmata uygun hale getirilmiş modelidir. Bu değişiklikler 1930’lu yıllarda Ankaraya bağlı bir ilçe olan Kırıkkale’de bulunan silah fabrikasında yapılmıştır. Yeni bir namlu üremek yerine tüfeklerin namluları sökülerek namlu genişliği 8mm’lik mühimmata uygun hale getirildikten sonra tüfeğe yeniden takılmıştır. Eskinine göre daha uzun mühimmatları şarjöre yerleştirilebilmeki için fişeklerin tüfeğe girdiği yerde bulunan gövde parçası kesilerek boşluk genişletilmiştir. Bunlara ek olarak şarjöre fişek doldurmayı kolaylaştıracak farklı küküç birkaç değişiklik daha yapılmıştır. Ayrıca metal kısımlarının üzerlerine Arap alfabesi kullanılarak yazılmış yazılar yerine; yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin benimsediği latin alfabesinin harfleri ile AS-FA(Askeri Fabrika’nın kısaltması) ve ANKARA kelimeleri işlenmiştir. Bu kelimelerin altına da yeni benimsenen miladi takvime göre silahın üretim yılı yazılmıştır.
Bu tüfeklerin modifiyesine daha sonraki yıllarda da Kırıkkale’de devam edilmiştir. 1938 ile 1946 yılları arasında bu tüfeklerden yaklaşık 250.000’i Kırıkkale’de modifiye edilmiştir. Bu tüfekler halk arasında Kırıkkale Mavzeri olarak yada K98 olarak hala hatırlanmaktadır. 2. Dünya Savaşından sonraki yıllarda Türkiye tekrar Batıdan gelecek silah yardımları için uğraşmaya başlamıştır. Türkiye’nin 1950 yılında Batılı müttefikleriyle birlikte Kore Savaşından girmesinden sonra Amerika Birleşik Devletleri, Türk Silahlı Kuvvetlerine bol miktarda ‘M1 Grand’ piyade tüfeği vermiştir. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin elinde bulunan Mauser’ler envanterden çıkarılmıştır. Günümüzde Türkiye’de çok az bulunan Mauserler özellikle ABD’liler başta olmak üzere bir çok silah koleksiyoncusunun oldukça ilgi gösterdiği bir silahtır.